Yazar: 02:55 Analiz, Köşe Yazıları, Manşet Haberler • 5 Yorum

İnsan Olmak

 

Yeryüzünde dökülen ilk insan kanı, Habil’in kanıydı. Onun kanını döken kişi ise kardeşi Kabil’di. Bu bakımdan, yeryüzünde ilk dökülen kan, kardeş kanıydı aynı zamanda. Üstelik bu iki insan Hz. Adem’in, yani ilk insanın çocuklarıydı. Üstüne üstlük Kabil, Habil’i haksız yere öldürmüştü…

Ademoğulları olarak bu gezegene geldiğimizden beri birbirimizi öldürmeye devam ediyoruz; sayımız arttıktan sonra da bu geleneği savaşlar halinde sürdürdük. İster tarihte ister çağımızda yapılan katliamlara bakın; zalimlerin çocuk, kadın, ihtiyar demeden sivilleri yani masumları öldürmeye devam ettiğini rahatlıkla görebilirsiniz.

Genelleme yaparsak, iki tip savaş vardır. Bunlardan biri savunma için, diğeri ise güç için yapılan savaştır. Birincisi meşru ve onurludur, ikincisi alçakçadır.

Öyleyse meselenin temelinde güç kavramı yatmaktadır. Güce bakış bağlamında iyi ile kötü arasındaki temel bir fark bulunur. İyi, gücü –adaletin tesisi için– bir araç olarak görür. Kötü için ise güç, amacın ta kendisidir. Zulümle gücünü arttırır ve onunla da zulmünü arttırır.

İyi ise hakkı teslim etmek için gücünden bile feragat etmeye düşünmeden razı gelendir. Ama çoğu kişinin anlamadığı, bunu yapmanın ona dolaylı yollardan, eskisinden daha fazla güç getireceği gerçeğidir. Çünkü varlık sistemi bu şekilde dizayn edilmiştir.

Yeryüzünün herhangi bir yerinde haksızlık sürerken, yatağında rahat uyuyan insan onurlu insan olamaz. Hele hele tüm dünya haksızlıklarla dolu bir yer halinde ise. Nitekim mevcut durum da böyledir. Onurlu olmak mücadeleyi gerektirir. Veya en azından bu türden bir mücadeleye dair bir niyete sahip olmayı…

Zaman değiştikçe zalimin profili de değişir. Eskiden dağ başın yol kesip gasp yapan haydutlar, eşkıyalar vardı. Bugün ise şehirlerde, plazalarda yerleşik kravatlı haydutlar var. Bunlara örnek olarak bankacılar gösterilebilir. Özellikle bu örneği seçmemin sebebi, onların, dünyanın başına bela olan faiz sisteminin birinci elden uygulayıcıları olmalarıdır. Ve makroekonomilerin, üzerine kurulu oldukları faiz sistemi, dünyadaki adaletsizliklerin en önemli kaynaklarından biridir.

Günümüz haydutlarının, zulümlerini uygulama yöntemleri incelendiğinde karşımıza çıkan acı bir gerçek ise onların, yaptıkları işleri yasaların koruması altında sürdürmeleridir. Yani halklarını korumakla mükellef olan devletler bu hırsızları koruyup kollamaktadır. Yaşadığımız ülkenin devletine bir baksak göreceğimiz şey bundan farklı olmayacaktır. Hatta devletin, faizi kendi kurumları aracılığıyla halktan aldığını görürüz. Ama daha derin bakarsak, aslında devlet diye bir şey olmadığını, sistemi yürüten daha derin bir aklın ve o aklı oluşturan bir takım kişilerin olduğunu kolayca fark ederiz. Bunlar göz önünde bulunmayan, tıpkı hareket eden kuklanın iplerinin çeken kişi gibi perde arkasında çalışan, görünmez adamlardır. Yani gizlidirler. Ve doğal olarak bir örgüttürler. Sonuç olarak ise karşımıza bir Gizli Örgüt çıkar.

Dünya hep bu tür gizli örgütler tarafından yönetilmiştir ve yönetilmektedir. Dünya tarih gizli örgütlerin savaşlarıyla şekillenmiştir.

Zulmün (bu her türlü zulüm olabilir) doğru tespiti ve analizi -ve tabii ki zalimin tanımı- sonrasında ise buna karşı gücünün yettiği ölçüde mücadele her insanın görevidir. Bu dünyaya, bazı şeyleri olumlu yönde değiştirmek (ki bu, kulluğun en önemli gerekliliklerinden biridir) için geldiğinin farkında olmayan bir insan, hayvan gibidir. O kişinin hayatı, gırtlağı ile cinsel organı arasına sıkışmıştır. Akıl edip varlık sebebini bile düşünmeyen insan ancak bir zavallıdır.

İnsan öyle bir varlıktır ki yeri gelir aşağıların aşağısında olur, yeri gelir kendisine melekler secde eder. İnsana lazım olan erdemdir. Erdemin başlıca unsurları ise akıl, dürüstlük, merhamet, ilim, cesaret, azim, şefkat, cömertlik, açık fikirlilik gibi özelliklerdir.

 

 

Hamza Yardımcıoğlu

www.anahtar.tv

04.03.2012

 

(Visited 211 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica