Kâinat sayılarla yazılmış bir kitaptır…
Bu cümle bir retorik değil, bilimsel bir gerçeğin ifadesidir. Çünkü maddenin yapı taşı olan atomların çeşitlenmesini sağlayan tek şey, içerdikleri elektron(-)/proton(+)/nötron(yüksüz) sayılarındaki farklardır. Yani demir atomu, hidrojen atomu, helyum atomu, oksijen atomu ve aklınıza gelebilecek tüm atomlar arasındaki tek fark, bu elektriksel parçacıkların adetlerinin/sayılarının farklı olmasıdır. Ama inanılmaz olan, bu atomların içerdiği protonlar da, nötronlar da, elektronlar da hep aynıdır. Hepsi elektriksel yüklerdir. Aralarında, sayılarından başka hiçbir fark yoktur. Kainattaki muazzam çeşitliliğin oluşmasını sağlayan, elektrik üzerine yazılmış sayısal bir kodlamadır. Diğer bir deyişle “maddi” varlık, rakamlarla kodlanmıştır. Bir bilgisayar yazılımı gibi…
Matrix filmini izleyenler bilirler; adını Babil kralı Nebukadnazar’dan alan geminin yolcuları, Matrix’teki dünyayı gösteren ekranlara baktığında, sadece akıp duran sayılar görüyorlardı. Bu sayılar, bazen kırmızı elbiseli çekici bir kadın, bazen de elindeki silahı, alnınıza doğrulmuş bir ajan olabiliyordu. İçerdiği sembolojiden anladığımız kadarıyla, sayılar üzerine kurulu Kabalistik felsefeyi çok iyi bilen bir ekip tarafından hazırlanmış olan bu filmdeki gibi biz de dünyaya maddi âlemin ötesinden bakabilseydik, muhtemelen onu bir rakamlar denizi olarak görürdük.
Rakamlar sayesinde geçmişimize dair bilgilere ulaşabiliyoruz. Evrenin genişleme hızı, uzaydaki hidrojen-helyum oranı ve bunlardaki değişimler gibi istatistiksel verilere dayanarak Big Bang’in tarihini bile yaklaşık olarak hesaplayabiliyoruz. Bu örnekler çoğaltılabilir… Olasılık hesapları ve istatistiksel veriler, gelecekte yaşanacak olaylara dair de bize öngörüde bulunma imkânı veriyor. Bir bölgenin depremsellik istatistikleri, bize bir sonraki depremin ne zaman yaşanacağına dair fikir verebiliyor. Uzman ekonomistler, rakamsal değerlere dayanarak borsadaki artışları veya düşüşleri öngörebiliyor. Yeterli veri sağlandığı takdirde, her konuda isabetli öngörüler gerçekleştirilebilir.
Kur’an da gizemli bir şekilde, sayılara sıklıkla dikkat çeker. Hatta öyle ki, bazen bizi matematiksel işlem yapmak zorunda bırakır. Hz. Nuh’un, kavminin arasında “1000 eksi 50” yıl kaldığını söyler. Hz. Musa’nın Tur-i Sina’da “30 artı 10” gün kaldığını söyler. Ashab-ı Kehf’in, mağarada kalış süresini “300 yıl artı 9” olarak tarif eder (hatta “de ki: onların kaldığı süreyi Allah bilir” diye ekleyerek bizim basit bir toplama işlemiyle bu işin içinden çıkamayacağımızı da bildirir). Sayılara dikkat çeken başka ayetler de vardır ama ben konuyu fazla dağıtmadan 31.01.2012 tarihinde yazdığım “Bedir ve 313’ün Sırrına Dair” başlıklı yazımda (Bkz: http://anahtar.tv/2012/01/31/bedir-ve-313un-sirrina-dair/ ) dikkat çektiğim bir konuya, farklı bir şekilde tekrar dikkat çekmek istiyorum. O yazıda, Kur’an’daki 3. Surenin (Al-i İmran) 13. Ayetinde, 313 kişilik bir orduyla yapılan bir savaşa ve o ordunun sayısına işaret edildiğinden bahsetmiştim. O savaşın, 3. ayın (Mart) 13. gününde yapılmasına dikkat çekmiştim. Ve ayet no: 3/13’te, tarih 3.13’te 313 kişinin savaştığı bir savaştan bahsedilmesinin ve ayette açık ifadelerle ordudakilerin sayılarına atıf yapılmasının tesadüf olmadığını düşündüğümü söylemiştim. Daha sonra da konuyu, sebepleriyle birlikte 13. Cuma meselesinin önemine bağlamıştım.
Ben şahsen, o yazıda açıkladığım sebeplerle, gelecekte, 13 Mart’ın Cuma’ya denk geldiği bir tarihte, mübarek bir olayın yaşanacağını ve bu olayın ertesinde bütün dünyanın olumlu yönde değişeceğini düşünüyorum. Bu, belki birkaç yıl sonra, belki on yıllar veya yüz yıllar sonra olacak; bilemem. Sadece, Allahu alem, bunun gelecekte gerçekleşeceği fikrindeyim. 2015 yılında, 3. ayın 13. günü Cuma’ya denk geliyor. Daha önce 2009’da, ondan önce 1998’de, 1992’de, 1987’de, 1981’de, 1970’te… Mart’ın 13. Cuma’ya denk gelmişti. Fakat 2015’teki denk geliş öncekilerden biraz farklı olacak. Çünkü o günün ertesinde, belki tesadüf ama takvimler çok garip bir hâl alacak. Pi sayısını herkes bilir (3,1415926). Bu sayı evrendeki altın orandır. Yaratılıştaki estetiğin sırrını içinde barındıran sayıdır. İnternette kısa bir taramayla ondaki altın oran mucizesi hakkında yazılmış birçok makaleye ulaşabilirsiniz. Evet, 2015 yılındaki 13 Mart Cuma gününün ertesinde, yani Cumartesi günü saat sabah 9:26’da takvimler bize Pi sayısını verecek. Tarih 3-14-15 saat 9:26 yani 3,1415926. O günün hemen ertesinde. İlginç bir durum değil mi? Belki de hoş bir tesadüf.
Not: Biz Türkçe kullanımda önce günü, sonra ayı söylüyoruz ama dünyadaki yaygın kullanım önce ay, sonra gün şeklindedir. Bu yüzden yazılış sıralamasında ay, günden önce belirtilmiştir.
Hamza Yardımcıoğlu
Sayıların Lisanı
(Visited 285 times, 1 visits today)
altın oran 1.618…… değilmiydi?burada pi sayısı olarak vermişsiniz.gerçi pi’nin de önemi çok büyük biliyorum ama belkide benim yanlış bilmemdendir.diğer yazılarınız gibi buda çok güzel ve yararlı olmuş.elinize kaleminize sağlık…
bu güzel tespitleriniz için öncelikle sizi tebrik ederim.
yazınızı okurken şunu düşündüm, siz lisede veya bir üniversitede matematik derslerine giriyor olsaydınız kesinlikle öğrencileriniz matematikten ayrı bir lezzet ve keyif alırdı. keşke dedim matematik dersi veren hocalarımız, matematiğin önemini bu denli güzel anlatabilse malesef okuldan sonraki yaşamda hiçbir işe yaramayacağı izlenemiyle matematik dersi veren sığ kafalı hocalar yüzünden genç dimahlar sayılar arasında boğuluyor.
Altın oran, dediğiniz gibi literatürde 1,618…’dır. Bir dairenin çevresinin, çapına olan mükemmel oranını veren Pi sayısı için de bir çeşit “altın oran” benzetmesi yapmam, yanlış alamaya müsait olmuş. Pi’ye biz en iyisi “pırlanta oran” diyelim 🙂 http://www.youtube.com/watch?v=MHCqIslEYuY Saygılar
“pırlanta oran” daha güzel bir benzetme olmuş 🙂 yazılarınızın devamını bekliyoruz… hatta şimdiden merak ettiğim bir konunun başlığını vereyim.schuman rezonansı ve dünyanın durması,tekrar dönmesi ve güneşin batıdan doğmaya başlaması.bununla ilgili olarak bir yazı yazarsanız çok sevinirim..şimdiden teşekkürler..
size mail ile ulaşabilirmiyim ?
tabiki altın oranla pi sayısı birbirinden farklı sayılar değildir altın oranı temeline inerseniz karşınıza pi sayısının bir parçası olduğunu göreceksiniz ayrıca kehf süresinin 25. ayeti derki
onlar,mağaralarında 300 yıl kaldılar buna 9 eklediler.
diyelimki onlar mağaralarında 600 yıl kalmış olsaydılar buna 18 eklemiş olurlardiki buda
600+18=618 olurdu buda 1,618’in ashabı kehf tarafındanda kullanıldığı bize teyit ettirmektedir ayrıca zamanın yani Pİ sayısının altın oranla bağlantısının olduğunun kesin göstergesidir.
Sürekli olarak takvimlerde bugün kullandığımız miladi takvimi esas alarak açıklama yada yorum ve çıkarım yapılması bana çok anlamsız gelmektedir. Çünkü miladi takvim in 0 ı hazreti isanın doğumu değildir. Araştırısanız isanın doğumundan 33 yıl önce başltılmıştır. Hiç bir temel esasa dayanmamamktadır. Gregoryen tarafından hazırlanan pagan esaslı bir takvimdir. Asıl takvim kainatın yaratılışı, dünyanın varlığı, ademin dünyaya inişi ile başlamış olmalıdır. Bunun dışında hicret bir takvim başlangıcı olabilir. Bundan hariç olaylar dışında, miladi takvim gibi ben de bir takvim oluşturabilirim. Buna göre tarihi ve olayları yorumlayanlar da olursa elbette isabet ettiremezler. Sayılarla bir yorum mümkündür. Ama bu takvimle yorum mümkün değildir.
Merhaba,güzel bir çalışma,ancak herşey de bir şifre herşeyde matris ramak anlamsız.Zira istediğiniz herşeyde bugüne kadar bilinen bilimsel bilgi ve tarihsel olaylar ile kronolojileri bulmak için şifreler organize etmeniz mümkün.
Birde evrende tesadüf yok tevafuk var:) Selamlar…
altın oran başka pi sayısı başkadır. hata yapılmış.
merhaba bu yorumu 2015 ın son gününde yazıyorum cunku bu yazıyı henüz yenı okudum.ancak ne varkı yukarıda verılen tarıh te yanı 2015 ın mart ayının 13 unun ertesı gününde ne oldgnu bılemedım bulamadım…yardımcı olursanız sevınırım.saygılar