Yazar: 19:58 Analiz, Köşe Yazıları, Manşet Haberler • 2 Yorum

Ambargo mu, Altın mı?

17 Aralık Operasyonu’nda Halkbankası’nın yeri hemen ön plana çıktı. Banka, İran’a uygulanan ambargonun delinmesi için kullanılmıştı. Birçok yorumcuya göre ‘küresel finans oligarşisi’, ‘neoconlar’ ya da ’baronlar’ bu nedenle Halkbankası’nı hedef seçmişti.
 
Ancak bu görüş bence yeterince sağlam değil. Çünkü İran’a ambargoyu delen bir tek Halkbankası ya da Türkiye mi? Rusya’nın ve Çin’in bu ambargoya rağmen İran ile milyarlarca dolarlık sözleşmeler yaptıkları ortada. 2011 yılında, İngiliz the Independent gazetesi muhafazakar örgütleri desteklemesi ile ünlü Amerikalı dev Koch Industries şirketinin bile İran ambargosunu deldiğini iddia etmişti. Aynı yıl İsrailli Haaretz gazetesi ise en az 200 İsrail şirketinin, tamamen İsrail Hükümeti’nin bilgisi dahilinde İran’ın can damarı olan enerji sektöründe oldukça aktif olduklarını haber yapıyordu!
 
Bana sorarsanız Halkbank İran’a ambargoyu deldiği için hedef seçilmedi. Halkbank’a kızanların asıl derdi Türkiye’nin ambargoyu delmesi değil, delme yöntemidir.
 
Peki nasıl deliniyordu ambargo? Türkiye, İran’dan doğal gaz alıyordu. Karşılığını ise Halkbankası’nda İran’ın hesaplarına lira olarak ödüyordu. İran ise bu paralar ile Türkiye piyasasından altın alıyor ve satın aldığı bu altınları Dubai üzerinden tekrar İran’a sokuyordu. Böylece doğal gaz satıp karşılığını altın ile almış oluyordu. Operasyonun takip bölümü nasıl başlamıştı? İran kökenli Azeri İşadamı Reza Zarrab’ın adamları 27 kilo altını İstanbul’dan uçakla Dubai’ye götürürlerken ‘yakalanmışlardı’. Ortada yasalara aykırı bir durum yoktu. Ama dikkat çekmişlerdi işte…
 
Ne var şimdi bunda diyebilirsiniz? Şu var: AB’yi tek ülke olarak sayarsak, Amerikan ekonomisi bugün dünyanın en borçlu ikinci ülkesi. ABD imalat sanayii hergün rekabet gücünü yitiriyor. Ülkenin cari açığı ve toplam borçları dağları aşmış durumda. Aslında bu haliyle Amerikan ekonomisi adeta Yunanistan ya da Portekiz ekonomisine benziyor. Bir tek farkla. Amerikanın ulusal parası ‘dolar’ dünya parası. Bu nedenle yüz milyarca dolarlık açıklar ve trilyonlarca dolarlık borçlar sorun değil. En azından şimdilik. Amerika’nın matbaada bastığı yeşil mürekkepli kağıt parçaları dünya ticaretinde tek geçerli akçe olduğu sürece mesele yok.
 
İşte Türkiye, İran ile dolar kullanmadan, lira ve altın ile alışveriş yapmanın bir yolunu bulunca bu çarka da çomak sokmuş oldu. Operasyonun Halkbank’tan başlaması Ankara’nın doları dışlayan politikasına karşı bir mesajdır.
 
2013 yılı başında açıklanan yeni yaptırımlar ile artık İran ve Türkiye arasında altın ile alışveriş eskisi kadar yoğun değil. İran elde ettiği liralar ile artık altın alamıyor. Bunun yerine paraları Türkiye’de şirket satın alarak değerlendiriyorlar.
 
Çıkarlarını doların dünya parası olarak kalmasına bağlı gören çevreler için Türkiye’nin başka ülkelerle kendi ulusal parası daha da önemlisi altın ile ticaret yapması son derece tehlikeli bir uygulama. Bu tip uygulamalar yapan ülkelerden güç yetirebildiklerine karşı herşeyi yapacakları da aşikar. Operasyonlar, darbeler hatta savaşlar… Saddam ve Kaddafi gibi liderlerin dolar sistemini by-pass etmeyi düşündükleri için devrildikleri hep söylenir.
 
Doların konumunu savunan kesimlerin piyasaları kağıt oyunları ile manipüle edip altın fiyatlarını baskı altında tuttukları bile iddia ediliyor. Örneğin, dev bankaların ellerinde altın olmadığı halde altına dayalı çıkarılmış vadeli kağıtları piyasada satarak altın fiyatlarını kasten düşürdükleri ileri sürülüyor. Aynı tip operasyonlar gümüş piyasasında da yapılıyor. CFTC, ABD’de emtia piyasalarını denetlemekle görevli kuruluş. Gümüş fiyatlarında 2008 yılında görülen ani ve sert düşüşün manipülasyondan kaynaklandığı iddiaları üzerine kurum bir soruşturma açmıştı. Fakat CFTC söz konusu soruşturmayı bu zamana kadar ne kapattı ne de sonuçlandırdı. 2010 ve 2011 Yıllarında ABD’de 43 yatırımcı JP Morgan’ı gümüş fiyatlarını manipüle ederek haksız kazanç elde ettiğini iddiasıyla mahkemeye verdi. Manhattan Bölge Mahkemesi 18 Mart 2013 tarihinde verdiği kararında yatırımcıların JP Morgan’ın fiyatları ‘etkileme’ yeteneğine sahip olduğu görüşünü kabul etti! Ancak yargıç bankanın kasıtlı olarak olağandışı fiyat oluşmasını sağladığı iddiasını reddetti!
 
Ne korkunun ecele ne de bu tip hareketlerin doların geleceğine bir faydası var. Amerika ve Avrupa’nın nüfusları yaşlanıyor ve imalat sanayii tabanları eriyor. Bu derin yapısal sorunlar nedeniyle doların da euronun da uzun vadede dünya parası olarak kalmaları pek mümkün değil.
 
Dünya her 30-40 yılda bir yeni bir uluslararası ödemeler sistemine geçiyor. En son değişiklik 1971 yılında Nixon’ın doların altına çevrilebilirliğini kaldırması ile olmuştu. ‘Dolar Standardı’ olarak adlandırılan bu sistemin de artık sonuna yaklaşıyoruz. Tıpkı mevcut Birleşmiş Milletler sisteminin dünyanın ihtiyaçlarına cevap verememesi gibi bu sistem de doğal ömrünü tamamlamış görünüyor.
 
 
Erkan Öz

(Visited 59 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica