Bütün darbelerin karşısındayım…
Tarafım budur…
Bütün darbe girişimlerinin de…
Teşebbüs eden askerler, yargıçlar, işadamları, gazeteciler, hatta siyasetçiler olsa bile…
Size de tesviye ediyorum; karşı olun…
Halkın iki ayrı kampa bölünmesine mevcut hükümet eğer destek verecek olursa ona da karşı olurum. Çünkü o da darbecilere bilmeden veya mecbur kaldığını düşünerek destek vermiş olur…
Yurtseverlik birlikten güç alır…
Barış’tan güç doğar, medeniyet oluşur…
“Sinarşi” diye bir şey duydunuz mu?
“Anarşi”nin karşıtı gibi sanılan…
Ülkelerin halkını çeşitli girişimlerle birbirine düşman iki ana kampa ayırarak, boğuşturarak boyun eğmiş hale getirip, teslim alıp, yönetmek stratejisini artık görememiş olamayız…
Etrafımızdaki örnekleri bütün yazılarımda tekrar tekrar vurguluyorum. Artık lütfen görelim istiyorum…
Sinarşi’nin öyle taktiksel girişimleri var ki insan hayret ediyor. Çekişenlerin her biri kendisini samimice sonuna kadar haklı görebiliyor…
Sinarşi’nin, tarafların her birini gizlice destekleyip onlara gaz verdiğini, finansal yardımlarla çatışmaları kalıcı hale getirmek istediğini, bu yolla ülkelerle satranç taşları gibi oynadığını ve bunun bir hayal olmadığını, bize de uygulanmakta olduğunu artık anlamamız gerekiyor…
Bu konuyu merak edenlere bir kitap tavsiye ediyorum…
“Turgut Gürsan, Dünya’nın gizli tarihi…”
Sadece Fransız ihtilalindeki sinarşist girişimlerin nasıl tezgâhlanmış olduğunu öğrenince bile insan afallayıp kalıyor…
Çok eski mason localarıyla bağ kurarak iç içe örgütlenip nasıl hareket ettiklerini, amaçlarının ne olduğunu, gurupları, hatta rakip iki devletin iktidarlarını nasıl birbiriyle çatışmaya sürüklediklerini, olayları nasıl finanse ettiklerini okumalı, öğrenmeliyiz…
Tepkiler güdüsel hale nasıl getiriliyor, görüp anlamalıyız…
Son iki yüz yıl dünyamız bu tip hareketlerin ve gizli örgütlerin oyuncağı olmuş. İsnan şaşırıp kalıyor…
Napolyon’un finanse edilip diktatörlüğüne destek verilmesi, açıkça gaza getirilmesi…
Hitlerin finanse edilip diktatörlüğüne destek verilmesi, açıkça gaza getirilmesi…
Hitlerin finanse edilip bela haline getirilmesi…
Sadece Türkiyemize yönelik sanıp da kendimize özel bir övünme içinde yapılanlara yorum getirmek bile aslında bu sistemin tuzağına düşmek üzere olduğumuzu gösteriyor olabilir…
Avrupa’nın en güçlü ordusu olarak bilinen Fransız ordusunun II. Dünya savaşı öncesi şimdi bize uygulanmak istenen strateji ve taktiklerle nasıl güçsüzleştirildiğini öğrendiğimde şunu gördüm.
Bize onlara yaptıklarının onda birini bile henüz yapamamışlar…
Siyaseti ve karar alma sistemi “Sinarşik” girişimlerle felç edilen Fransa’yı, savaşa hazırlanıyor olmasına rağmen Hitler sadece 6 haftada işgal etmişti…
Fransa’nın ekonomisi ve endüstrisi içten çökertilmeye çalışılmış. Fransız halkının ulusalcı, milli yönü yıpratılmıştı…
Fransa’da üçüncü cumhuriyetin çökertilmesi faaliyetleri bugünlerde bizim yaşadıklarımızla sanki ikiz kardeş gibiler…
Orada da bizdeki gibi bir cemaat devletin içine sızıp yerleşmiş, hiç hissedilmemiş, hatta himaye görebilmişti…
Sinarşist örgüt, ülkenin yönetici elitlerini kontrol edebilecek düzeydeydi…
İstikrarsızlık, kararsızlık, ulusun kendisine olan güvenini kaybetmesine sebep olmuş, sinarşik strateji bütün bunları adım adım uygulamıştı…
Fransız ordusunun generalleri birbirleriyle rakip olmuş, hükümetler bir yıl bile görev yapamadan yerini kendisinden daha iktidarsız olana bırakıyordu…
De Gaulle’nin birkaç yıldır görüp uyarmakta olduğu felaket artık gerçek bir durum olarak Fransızların gözlerinin önüne gelmişti.
Paris’te Alman SS subaylarının botlarını görünce herkes acı gerçeği anlayabilmişti…
Fransa’yı bu hale getirirken, aynı zamanda Hitler’i ve Mussolini’yi destekleyerek, sonra da onların da karşısına bütün ülkeleri iterek, dünyayı cehenneme çeviren ve bu cehennemden güçlenerek çıkabilen bir sistemi düşünebiliyor musunuz?
Bu strateji şimdi bize bulaşmak istiyor…
Yarım kalmış bir işi olduğunu düşünüyor…
Bunu görebilmeliyiz…
Bütün çekişen taraflarımız bunu görebilmeli…
Evet aynı şeyleri yazıyorum…
Öyle görünüyor ki daha çok yazacağım…
Bıkmadan usanmadan…
İşte benim tarafım budur…
Sinarşi’yi görebilmek ve gösterebilmek…
Hangi kılıkta olursa olsun onu tanımalıyız…
Bugün cemaat elbisesi giymiş olsa bile…
Yarın başka bir elbiseyle tekrar karşımıza çıkacak olsa bile…
Evet, haklısınız ben hep aynı şeyleri yazıyorum…
Çünkü hep aynı şeyler başımıza geliyor…
Yine yazacağım…
Bıkmadan usanmadan…
Allah yazdırdığı sürece…
Serhat Ahmet TAN