Yazar: 21:34 Bilim, Köşe Yazıları, Manşet Haberler • 7 Yorum

On Parmaklı İnsanlar

 

 

Bizler, on parmaklı insanlar olarak yaratıldık. Matematikte, ondalık sayı sistemini kullanıyor olmamızın temel sebebi budur (0, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9). İnsan beyni beş veya altıdan fazla olan adetleri, rakamlar kullanılmaksızın hafızada tutamaz. Parmaklarımız basit bir abaküs görevi görerek, bize rakamları hatırlatır ve ondalık sistemin oluşmasını sağlar. Böylece, sayarken on rakamından sonra tekrar başa döner ve biri alarak on rakamının yanına ekleriz ve “on bir” deriz.

 

Ondalık sistemi kullanmamız, ilahi bir iradenin sonucudur. Eğer öyle olmasaydı, aşağıdaki işlemin sonucu asla böyle olmazdı:

 

sayılar 1

 

Bu basit işlemler dizisinin bize verdiği akıl almaz sonuç, tesadüfle açıklanabilecek bir şey değildir. Eğer aynı işlemler dizisini, ondalık değil de başka bir sayı sitemi ile yapsaydık bu tarz bir sonuca ulaşamazdık. Ben denedim, olmuyor; isterseniz siz de deneyin. Eğer on parmaklı yaratılmamış olsaydık, bu ilahi espriyi anlayıp hayranlıkla gülümseyemeyecektik belki de.

 

Ama araştırırsak daha o kadar çok espri çıkar ki karşımıza…

 

Mesela;

 

sayılar 2

 

Veya;

 

sayılar 3

 

Ve daha karşımıza çıkan/çıkmayan niceleri…

 

Ondalık düzeni bir kenara koyarak, sayıların hayatımızdaki yerine ilişkin bir konuya değinmek istiyorum…

 

Sıklıkla kullandığım, utanmazca kendime ait sandığım ve ilk kez Pisagor tarafından söylendiğini geçenlerde öğrendiğim bir söz vardı; Kâinat, sayılarla yazılmış bir kitaptır…

 

Evet, bu evrende yaratılmış her şey, gerçekten de bir matematik üzerine kuruludur. Doğada sıklıkla karşımıza çıkan ‘altın oran’ı düşünmek bile insanı, görünmeyen ama varlığını hissettiren bir matematik dehasına hayran bırakır. Bir sayı ile kendisinin 1,618’e yani altın orana çarpımından türeyen sayı arasındaki oran güzelliktir. İnsan yüzünde bunu hayret verici şekilde izleriz. Üst dudağın alt dudağa oranı veya çene ile burun ucu arasındaki mesafenin, burun ucu ile alın arasındaki mesafenin birbirine oranı mesela. Ve aşağıdaki resimde görüldüğü üzere, yüzümüzdeki diğer onlarca aralığın birbirlerine olan oranları…

 

altın yüz

 

 

Bir insanın yüzüne bakınca “güzel” veya “çirkin” diye düşünürüz ama neden “güzel” veya neden “çirkin” addettiğimizin sebebini bilmeyiz. İnsanın yüz hatları 1,618’lik altın orana ne kadar çok uyuyorsa, o insanın yüzünü o kadar güzel olarak görürüz.

 

Sadece insan yüzünde değil, lahana yapraklarından ayçiçeğindeki çekirdeklerin dizilimine kadar, doğanın her yerinde altın oranla karşılaşabiliriz.

 

Bu güzellikler de bir kenarda dursun; sayılardan bahsetmişken, matematikle ilgili yıllardır içimde kalan bir anımdan bahsedeceğim:

 

Ben ortaokul 1. sınıftayken, matematik dersinde kötü bir olay yaşamıştım. Öğretmen, dersin başında, verdiği ödevi yapmadığım için beni dövmüştü. Bu haksızlık karşısında çok öfkelenmiştim. Tepki olarak, onun, ders esnasında sınıfa tutturduğu notları yazmadım. Yazmadığım için, aynı derste ikinci kez dayak yedim. Deli kadın öyle nefret dolu ve acımasızca saldırmıştı ki bana, neye uğradığımı şaşırmıştım. Ne yapacağımı bilemedim, adeta aklım tutuldu. Okul hayıtım boyunca sadece o gün kendimi tutamayıp öfkemden ağlamıştım. Ve o gün matematik öğretmenimden nefret edip, matematikten nefret ettiğimi sandım. Ve matematiğe tepkim yıllarca devam etti. Keşke, geçenlerde internetten bir kısmını izlediğim Person Of Interest adlı dizideki hayali karakter Harold Finch gibi bir matematik öğretmenim olsaydı.

 

Finch, derste, tahtaya bir daire çizip öğrencilerine Pi sayısını anlatırken “sorusu olan var mı?” diye sormuş ve bir öğrenci, alaycı ve ukala bir tavırla “bu sayı, hayatta nerede işimize yarayacak?” diye karşılık vermişti. Finch’in cevabı harikaydı:

 

Pi, bir dairenin çevresinin, çapına bölümüdür: 3,14159265… Bu kesir sonsuza dek devam edip gider. Hiç başa dönmeden… Ve bu ondalık diziler arasında her sayı var. Doğum tarihiniz, telefon numaranız, dolabınızın şifresi,  sosyal güvenlik numaranız… Hepsi bunun içinde bir yerlerde. Ve bu sayıları harflere dönüştürürseniz; var olmuş tüm kelimeleri elde edersiniz, mümkün olan tüm sıralamalarla. Bebekken ilk söylediğiniz hece, aşık olduğunuz kişinin adı, baştan sona tüm hayat hikayeniz, söylediğimiz ve yaptığımız her şey, dünyadaki bütün olasılıklar, bu basit dairenin içinde bulunuyor. Bu bilgi ile ne yapacağınız, “ne işinize yarayacağı” ise size kalmış.

 

Herhangi bir dairenin çevresinin çapına bölünmesi ile ortaya çıkan sonsuz Pi sayısı:

sayılar pi

 

 

Az önce ondalık sistem konusunu bir kenara koymuştuk. Şimdi tekrar dönüp, bu sistemden hareketle son sözlerimizi söyleyelim…

 

İnsanlık tarihine dönüp, geçmişte kullandığımız sayısal sistemlere baktığımızda, gariptir ama bir de sekizlik sayı sisteminin (oktal sistem) kullanılmış olduğunu görürüz… Acaba bu sistem de uzayın derinliklerinde yaşayan ve kadim geçmişlerde bizleri ziyarete gelen sekiz parmaklı uzak akrabalarımızın geliştirdiği ve bazılarımıza öğrettiği, kendi içinde başka ilahi espiriler bulunan diğer bir sayı sistemi olmasın!

 

 

Hamza Yardımcıoğlu

 

 

(Visited 476 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica