Yazar: 15:20 Analiz, Bilim, Köşe Yazıları, Manşet Haberler • 5 Yorum

Hamza Yardımcıoğlu: ‘Nuh’ Filminin Satır Araları

 

‘NUH’ FİLMİNİN SATIR ARALARI

 

“Nuh” filmi, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gösterime girdi. Ülkemiz de dâhil olmak üzere özellikle Müslüman ülkelerde bu film çok tepki çekti. Bunun sebebi filmin İslam’a aykırı birçok öğeyi içermesi. Evet, doğru; film Kur’an’la ciddi şekilde çelişiyor. Ama bu gayet normal çünkü film, Müslümanlar tarafından değil de kabalist felsefeye yakınlığıyla bilinen Yahudi bir yönetmenin eseri. Burada asıl dikkat çekici olan nokta, filmin Tevrat’la ciddi şekilde çelişiyor olması.

 

Yönetmen Darren Aronofsky, muhafazakâr bir Yahudi ailenin çocuğu. Yahudi mistisizmine merakı, hem İsrail’de aldığı Talmud ve Tevrat eğitiminden hem de daha önce çektiği ve senaryosunu tamamen kabala üzerine oturttuğu Pi isimli filminden anlaşılıyor. Böyle bir Yahudi entelektüelinin, Tevrat’tan yola çıkarak hazırladığı ve hatta içinde Tevrat’tan pasajların okunduğu, “Nuh” gibi dev bir Hollywood yapımında, Tevrat’la çelişen bilgiler aktarmasını, bilinçsizce yapılmış “hatalar” olarak değerlendirmek çok mantıklı olmaz herhalde.

 

Örneğin, filmdeki Nuh sadece karısını, üç oğlunu ve oğullarından birinin (Sam’ın) kısır karısını gemiye alıyor. Başka kimseyi gemiye kabul etmiyor. Hatta Ham isimli oğlu da kendine bir eş bulup getiriyor ama Nuh onu gemiye almıyordu. Fakat Tevrat’a göre Hz. Nuh’un üç oğlunun karıları da gemiye alınmıştı. (Tekvin; 6., 7. ve 8. baplarda bu bilgi tekrar eder.)

 

Veya filmdeki Nuh’un babası Lamek, Nuh henüz bir çocukken öldürülmüştü. Ama Tevrat’a göre Lamek öldüğünde Hz. Nuh 595 yaşındaydı. Hatta Tevrat’ta aktarılan kronolojiler hesaplandığında, Lamek öldüğü zaman Hz. Nuh’un küçük oğlu Yafes’in 95 yaşında olduğunu bile kolaylıkla bulabiliyorsunuz.

 

Filmde Nuh’un,  gemide hamile olduğu anlaşılan kısır İla’nın (Sam’ın karısı) doğan kız çocuklarını “Tanrı’nın emrini yerine getirmek için” öldürmeye çalışmasının da Tevrat’la hiç ilgisi yok.

 

Böyle bariz “hatalar” ve çarpıtmalar (bunlar sadece en belirgin olanlar, filmde daha onlarcası var), acaba “yanlışlıkla” mı yapıldı? Tevrat’taki ilgili bölümler hiç okunmadan mı filmin senaryosu yazıldı? Ben pek öyle olduğunu sanmıyorum.

 

Biraz da filmde, satır aralarında verilen mesajlara bir bakalım:

 

Filmde Gökten gelen ‘Gözcülerin’,  Adem’in kötü oğlu Kâbil’e medeniyet kurma bilgilerini öğrettiğinden bahsediyor. Bunlar ‘düşmüş melekler’ olarak resmediliyor. Kendilerinden ışık olarak bahsediliyor ama dünyaya ateş olarak düşüyorlar ve cezalandırılmış oldukları için kendilerine Tanrı tarafından taştan deriler veriliyor. Bunlar başlangıçta insanları çok seviyorlar, hatta insan için cennetten bile vazgeçiyorlar ama Kâbil’in nesli güçlenince onlara savaş açıyor ve bu sefer düşman oluyorlar.

 

Anlaşılan bu Gözcüler (Nefiller), aslında “ışık getiren (Nur-i Ziya)” Şeytan’ın ifrit çocukları. Bu gün hâlâ onlarla dostluk ve onlara itaat çerçevesinde kurulmuş çok etkili ezoterik yapılanmalar var. Ama o ayrı bir konu.

 

Gözcülerden bir tanesi Nuh ile ilk karşılaştığında, Nuh, ona “Tanrı tarafından görevlendirildiğini” söylüyor ve Gözcü onu yalancıkla suçluyor, sonra da Nuh’a “hain yılan” diye hakaret ediyor. Burada da Gözcü’nün, aslında Şeytan gibi kötü olmadığına, iyi bir karakter olduğuna gönderme yapılıyor muhtemelen. Hâl bu ki Tevrat onlardan “zorbalar” olarak bahsediyor.

 

Filmin bir sahnesinde Nuh, Kâbil’in soyundan olan adama “senin türün yok olacak” diyor. Aslında bu cümle, onun insan olmadığı, başka bir türden geldiği anlamına geliyor. Ve bu durum Litith efsanesini hatırlatıyor. Efsaneye göre Lilith, Adem’in ilk karısı yani ilk Havva. O, Adem’i terk edince Tanrı bir Havva daha yaratıyor. İlk Havva’nın Şeytan’dan çocuğu oluyor ve böylece yeni bir tür ortaya çıkmış oluyor. Filmde Nuh’a söylettirilen “Senin türün yok olacak” cümlesi, bu tür bir çağrışımı doğurabiliyor.

 

Filmin başında Nuh’un saçları uzun ama Geminin inşa edilmesiyle, Nuh karşımıza kısa saçlı olarak çıkıyor. Bu da buranın bir tapınak olduğuna gönderme yapıyor. Filmdeki en isabetli göndermenin bu olduğu düşünülebilir.

 

Filmde Kâbil soyu, Adem’in oğlu Şit’in soyundan gelenlere karşı savaşıyor. Şit’in soyundan  gelenlere Adem’den bir yadigar kalmış ve nesilden nesile aktarılıyor. O yadigâr ise bir yılan derisi. Cennet’te Havva’yı kandıran yılanın bıraktığı deri. Nuh’un babası onu koluna sarınca nurani bir hal alıyor ve kolu ışıldıyor. Nuh’un babası “öldürülünce” bu yılan derisi Kâbil soyunun eline geçiyor ve Tufan zamanına kadar onlarda kalıyor. Sonra Nuh’un eline geçiyor.

 

Filmde Tufan başlayınca Gözcüler, Tanrı tarafından affedilip Cennet’e geri alınıyor. Tufan’dan sonra ise dünyaya inen ateş toplarından, Gözcülerin aramıza geri döndüğünü anlıyoruz.

 

İç içe geçmiş topluluklar ve türler arası münasebetlere göndermeler yapılıyor filmde. Yahudiler arasında küçük ve dünya çapında etkili bir grubun, Yahudiliğin içinden çıkmış fakat Tevrat’a bile muhalif, farklı bir dine mensup olduğunu biliyoruz. Bunlar Adem’den değil, ondan daha “üstün” yaratılışlı olan Şeytan’dan geldiklerine inanıyorlar. Bugün onlar Illuminati adıyla tanınıyorlar. Onlara Reptilyanlar yani sürüngenler de deniyor. Bu filmde onların inancına işaret ettiğini düşündüğüm öğelerle karşılaşmak, benim için çok şaşırtıcı olmadı.

 

Hamza Yardımcıoğlu

(Visited 917 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica