Yazar: 13:19 Anahtarcı Yazıları

Fatiha üzerine tefekkürler

Müslümanlar “Fatiha”dan Kaybediyor
 
Allah, Peygamber efendimizin, onun ailesinin ve arkadaşlarının, geçmiş bütün peygamberlerin, onlardan sonra gelen gerçek alim ve evliyaların, dünyada iken iman edip salih ameller işleyenlerin, birbirlerine Hakkı ve sabrı tavsiye edenlerin ruhlarına selam ve rahmet etsin. O Allah ki, kime ne kadar selam ve rahmet edeceğini daha iyi bilir. Bu yüzden ben burada şu kadar selam etsin, bu kadar rahmet etsin demeyi doğru bulmadım.
 
Elbettete ki Fatiha’nın sırrı yazma ile kolay kolay bitmez. Çünkü Hz. Ali (r.a), Allah ona selam etsin “İsteseydim yalnız Fatiha’nın tefsirini yapsam yetmiş deve yükü kitap yazardım” demiş. Biz nerede o kadar yazalım. Yetmiş deve yükü yanında bizim ki bir damla kadar kalsa da, yine de bir damlanın bile insanlığa faydasının olacağını düşündüm. Biliyorsunuz Peygamber efendimiz; “İnsanların en faydalısı, diğer insanlara faydalı olanıdır” demiştir. Bu yüzden bildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim.
 
Aslında biz direk “Hamd (övülme) alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” demekle hata ediyoruz. Çünkü bunun nedenini bilmeden bunu söylüyoruz. Neden övülmek yalnızca Allah’a ait? Mesela çok güzel bir resim yapan adamı ben neden övmeyeyim, ya da çok güzel bir bina tasarlayan adamı. Bizim en başta bunu anlamamız için Fatiha’ yı yukarıdan aşağı değil aşağıdan yukarı doğru okumamız lazım. Biz ancak işte o zaman “Hamd alemlerin rabbi olan Allah’a mahsustur” diyebiliriz gerçekten. Tabi aşağıdan yukarı anlayarak gidebilirsek, oraya kadar çıkabilirsek inşAllah. Şimdi Fatiha’ yı aşağıdan yukarı şöyle bir yazalım;
 
“Fatiha Suresi” (Tekrarlanan Yedi Ayet)
 
Esirgeyen ve Bağışlayan Allah’ın Adıyla
 
7. (Rabbimiz!) Bizi gazaba uğramışların ve sapmışların yolundan koru.
6. Bizi kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet.
5. Bize hidayet (doğru yolu) göster.
4. Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız yardım dileriz.
3. O ceza gününün mâlikidir.
2. O, rahmân ve rahîmdir.
1. Hamd (övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.

 
Bu şekilde okuduğumuzda ilk üç ayet bize, dördüncü hem bize hem Allah’a son üçte yalnızca Allah’a aittir. Biz kendimizi tanımadan Rabbimizi nasıl tanırız? Peygamber efendimiz “nefsini bilen Rabbini bilir” demedi mi?
 
Öyle ise ilk önce;
 
7. (Rabbimiz!) “Bizi gazaba uğramışların ve sapmışların yolundan koru” diye başlamalıyız sureye.
 
İşte bu ayet öyle bir duadır ki, bütün insanlık sadece bu duayı etse, insanlık tümüyle kurtulur. Eğer hiçbir duayı bilmiyorsan bunu oku, bu sana yeter. Çünkü gazaba uğrayanların ve sapkınların yolu dünyada nefslerine uymuş, her türlü kötülüğe bulaşmış, insanlıktan çıkmış hatta hayvandan bile daha aşağıda olmuş olan insanların ve Allah’ın öfkesine uğrayanların yoludur. Bizi bu yoldan ancak her şeyden hakkıyla haberdar olan, kalplerin gizlediğini bilen ve bize şahdamarımızdan bile daha yakın olan yüce Allah kurtarabilir. İnsan ne kadar bilirse bilsin yine hata ve yanlış yapabilir. Çünkü insanın en büyük üç düşmanı vardır ki, birincisi zaten kendisi, ikinci şeytan, üçüncüsü de dünyanın şehvetidir. Kim ben deyip kendine güvenirse o muhakkak ziyana uğrar. Bu yüzden Allah;
 
“Hayır! İnsan, kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder” demiştir. (Alak Suresi 6)
 
6. “Bizi kendilerine nimet verdiğin kimselerin yoluna ilet.”
 
İkinci ayette ise “bizi kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet” demesinden kasıt, ekmek, su, meyve sebze değildir. Buradaki nimet Allah’ı tanımış doğru ve güzel ahlaklı olanların yoluna ilet, bizi salihlerin arasına kat demektir. Ekmek ve suyu Allah kafirlere de veriyor zaten. Peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihler. Bunlar Allah’ın nimet verdiği, Allah’ın seçtiği kimselerdir. Onların en büyük özelliği Allah’a itaat etmeleridir. Peygamberler dışındaki nimete erdirilenler ise hem Allah’a hem de peygamberlere itaat ederler. Eğer bilinirse en güzel nimet Allah’ı tanımak, onun sevdiğini sevmek sevmediğini sevmemektir. Gerisi zaten gelir, Hz. Meryem’ e geldiği gibi.(A-li İmran Suresi / 37 bkz.)
 
“Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah’ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehidler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.” (Nisa Suresi 69)
 
5. Bize hidayet (doğru yolu) göster.
 
Üçüncü ayette ise, hidayet yani doğru yolu gösterme, O’nun razı olduğu yolda bulunma, yüce Allah’ın insanın kalbinden her sıkıntı ve darlığı çıkarıp, yerine rahatlık, genişlik verip, kendi emir ve yasaklarına uymada tam bir kolaylık ihsan etmesi ve kulun rızasını kendi kaza ve kaderine razı olması demektir. Buradaki kaza ve kader çoğu müslümanın alnımıza yazıldı dediği kader değil, tamamen farklı bir şeydir, fakat bu konuya burada girmeyeceğiz. Mesela elimizin kaderi beş parmak olmaktır, benim niye yedi parmağım yok demeyecek buna razı olacaksın fakat bu elle dileyen kitap yazar, dileyen müzik aleti çalar Allah bunu alnına yazmaz. İsteyenler bu konuya daha ayrıntılı “Rabbim ilmimi Arttır” isimli kitabımdan “kader ve yazı” bölümünden bakabilirler.
 
“Allah, dilediğini, doğru yola iletir.” (Bakara Suresi 213)
 
4. Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız yardım dileriz.
 
Bu ilk üç dua kabul olup, o hali aldıktan sonra zaten kul Allah’a “senden başkasına eğilmeyiz, senden başkasına tapmayız, senden başkasını bir dost bilmeyiz” diyecek ve ondan başkasından yardım dilemeyecektir. Bir şeye ihtiyacı olduğunda ondan isteyecek, bir sıkıntıya düştüğünde ona gidecek, hastalandığında ondan şifa isteyecek, zor bir durumda ondan yardım dileyecek. Çünkü gerçekten anlamış ki, her şeyin evvelinde ve ahirinde Allah’tan başka birşey yok. Ve anlayacak ki O’ndan daha iyi, daha cömert, daha mert, daha sağlam, diri, dosdoğru, dürüst, güzel ahlaklı, samimi, zengin ve merhametli başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. O zaman kul tam tevekkül halini alacak ve bu kul her şeyi ile O’nun koruması altına girecek ve ondan başkasından (canlı veya cansız) bir yardım dilemeyecektir.
 
İbrahim şöyle dedi; “Eski atalarınızın ve sizin nelere taptıklarınızı görüyor musunuz? Doğrusu onlar benim düşmanımdır. Dostum ancak Alemlerin Rabbidir. Beni yaratan da, doğru yola eriştiren de O’dur. Beni yediren de, içiren de O’dur. Hastalandığımda bana şifa veren O’dur. Beni öldürecek, sonra da diriltecek O’dur. Ahiret gününde yanılmalarımı bana bağışlamasını umduğum O’dur. Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat. (Şuara Suresi 73-85)
 
3. O ceza gününün mâlikidir.
 
2. O, rahmân ve rahîmdir.
 
1. Hamd (övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.
 
Son üç ayet yukarıda da dediğim gibi Allah’a aittir. Bu üç ayetle ilgili de bir şeyler yazmak isterdim ama ben de bu konuda yetersizim. Zaten bazı şeyleri insanın kendi anlayıp idrak etmesi daha iyi ve uygundur. Denilir ki Fatiha nefsin yedi mertebesidir. Ve yedinci kata çıkan yani, “Hamd (övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” diyen kişi yeminini hatırlamıştır. (Araf Suresi 172 bkz.) Bu kişi artık Kuran, hadis, fıkıh hakkında konuşabilir ve bu kişiye güvenilir. Çünkü onun konuşması artık Hak olmuştur.
 
Soru: Peki neden bu şekilde inmedi o zaman Kuran’ı Kerim’de ?
Cevap: Kuran yani Allah’ın sözleri öyle düzensiz rastgele söylenen sözler değildir. Eğer bizim yazdığımız gibi inseydi bu sure, bütün sistemin ters dönmesi lazımdı yani yedinci kat göğün en aşağıda dünya göğünün en yukarı da olması lazımdı. Ayetler yukarıdan aşağı indiği için, “Hamd (övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” denildi ilkönce. Bu nefsin yedinci mertebesidir. (Katışıksız, temiz, felah bulmuş fetih kapısı) Merdivenden basamak basamak çıkılır, bizim aşağıdan yukarı çıkmamız lazım, çünkü aşağıların aşşasında olan biziz.
 
“İncire, zeytine, Sina dağına ve şu emin beldeye yemin ederim ki, biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik.” (Tin Suresi 1-5)
 
Bu fakir Allah’ın inayetiyle az da olsa bir şeyler yazmaya çalıştı, en doğrusunu Allah bilir. O göklerin ve yerin nurudur. İnşAllah bizi bu nuruna eriştirir. Okuyan herkese selam olsun vesselam.
 
 
Yazan: Ufuk Yelyudan – Rabbim İlmimi Arttır

(Visited 400 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica