Özel ilgi alanım olması sebebiyle Masonlar ve Masonlukla ilgili her türlü gelişmeyi, bilgiyi takip ederim, etmeye çalışırım. Bundan dolayı, aylar önce TRT 1 kanalında rastladığım ve o gün tamamını izleyemediğim “Pelin Çift ile Gündem Ötesi” programının Masonlukla ilgili bölümünü arşivden bularak tamamını izledim.
Programın 24 Şubat 2016 tarihinde yayınlanan bölümünde konu Masonlar ve Masonluk olarak belirlenmişti. Konuklar ise Doç. Dr. Teyfur Erdoğdu ve Gazeteci/Yazar Orhan Koloğlu Hocalardı. Ancak Orhan Hocanın rahatsızlığı sebebiyle katılamadığı programda tek konuk Teyfur Hoca kaldığı için doğal olarak karşıt görüş oluşamadı ve tekdüze bir yayın oldu.
Programı izlerken Teyfur Hocadan beklediğim şey, ortaya belgeler ve kaynaklar sunmasıydı. Lakin istisnalar hariç birçok konuda şahsi düşüncelerini öne sürdüğünü gördüğüm için hayal kırıklığı yaşadım.
Ayrıca, Teyfur Hocanın bahsettiği bazı konularda kendisiyle hemfikir olmama rağmen, stratejik öneme haiz birçok konuda fikir ayrılığına düştüm. Dolayısıyla bende fikir ayrılığına düştüğüm bu konular hakkında bir reddiye yazmak ihtiyacı hasıl oldu.
Teyfur Hocanın, “Masonların, Siyonist amaçlara hizmet ettiği doğru değildir.” gibi bazı söylemlerine hiç değinmeyeceğim. Zira bu gibi söylemlerin cevabının rahmetli Aytunç Altındal Ağabey kitaplarında çok güzel şekilde izah ediyor.
“Masonlar saltanat istemezler, hümaniter bir yapıdır; eşitlik, kardeşlik, laiklik isterler” iddiasında bulunan Hoca aynı zamanda, “Masonları desteklediğiniz sürece hanedanla bir sorun yok” iddiasında da bulunabiliyor. Değerli Hocama sormak istiyorum, bu ne tuhaf bir zıtlıktır ki saltanat istemeyen insanlar olan Masonlar, destek gördüklerinde hanedanla sorunsuz yürüyebiliyorlar? Ayrıca, “Masonları desteklediğiniz sürece bir sorun yok” cümlesini sarf ettiniz, bu cümle ne manaya gelmektedir? Yani biz bir cemiyet veya bir siyasi parti olarak Masonlara destek(!) vermezsek bunun neticesi belirli sorunlarla karşılaşmak mı olacak? Bu söylem bir tehdit olarak dahi algılanabilir.
Masonların sadece hümaniter bir yapı olduğunu ve kardeşlik istediğini belirtmenize rağmen siyasi ve ekonomik çıkar peşinde koşan cemiyetler teşkil ettiklerini umuyorum ki siz de çok iyi biliyorsunuzdur. Umarım bunu kendi görüşünüz olarak değil, onların görüşlerini nakletmek maksatlı söylemişsinizdir. Zira bu konuda Osmanlı Arşivi’nde aylarca araştırma yapıp yüzlerce belge çevirmiş biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki devlet kadrolarında nüfuz kazanıp siyasi amaçları (hatta düvel-i muazzamanın amaçları) uğruna çalışan masonların tek amacı “hümanizm ve kardeşlik” olamaz. Burada bahsettiğim yüzlerce arşiv belgesini listelemeye gerek duymuyorum. Zira siz Hocamız olarak zaten bunlara kolaylıkla erişebilir, hatta basit bir katalog taramasıyla bunlara ulaşabilirsiniz.
Yine Hocanın karşı çıktığım bir iddiası daha var. Buna göre Teyfur Hoca, “II. Abdülhamid masonları yönlendirebilmek için mason olmaya çalıştı. Kabul edilmeyince kendisi bir Mason teşkilatı kurmak için uğraştı.” diyor ve hatta bunun kaynağını da “Masonların kendisi” olarak açıklıyor. Öncelikle sormak isterim, tarih yazmak kaynağı “Masonların kendisi” olarak belirtmek midir yoksa belgeyle konuşmak mıdır? Doğrudur, Sultan Hamid’in zeki olduğu bugün akademik camianın ekserisi tarafından kabul ediliyor. Dolayısıyla kendisine bağlı bir Mason teşkilatı kurdurmaya çalışmış olabilir. Tabi ki bu da bir iddiadan ibarettir. Lakin diğer söylediğiniz, yani II. Abdülhamid’in Mason olmaya çalışması ve “reddedilmesi” iddiasının dikkate alınır tarafı bulunmamaktadır. Zira bugün Masonluk tarihiyle biraz haşır neşir olan herkes bilir ki Masonlar kendi görüşlerinden olsun ya da olmasın her zeki insanı, her lideri kendi aralarında görmekten büyük haz alırlar.
Teyfur Hocanın diğer bir iddiası ise, 1878’den 1909’a kadar II. Abdülhamid’in masonları sıkı denetime alması ve bundan dolayı bu dönemde masonların faaliyette bulunmamış olmasıdır. Doğru, II. Abdülhamid’in masonları sıkı denetime, göz hapsine aldığı arşiv belgeleriyle sabittir. Lakin bu dönemde masonların uyku dönemine geçerek faaliyette bulunmadığı iddiası tamamen boştur. Bu konuda da Kağıthane’de bulunan Osmanlı Arşivi’ne ufak bir ziyarette bulunarak tam tersine Masonların bu kadar sıkı denetimde olmasına rağmen en fazla faaliyeti II. Abdülhamid devrinde gerçekleştirdiklerini görmüş olursunuz değerli Hocam. Bu konuda size Orhan Koloğlu Hocanın ve nacizane bu fakirin kitabını da tavsiye edebilirim diye düşünüyorum.
II. Abdülhamid dönemi Masonları ve Mason cemiyetleriyle ilgili de çok fazla iddiada bulunan Teyfur Hocanın bu döneme ilişkin katılmadığım bir diğer iddiası ise, “Sultan Abdülhamid mason cemiyetlerini kapatmamıştır. Bunlar cemiyet, dolayısıyla cemiyet oldukları için kapatmıyor.” cümleleridir. Bu konuda karşı çıkacağım bir kaç örnek var. Birincisi, aynı programda Sultan Hamid döneminde Masonların uykuya geçtiğini iddia etmiştiniz. Uyku dönemine geçen ve hiçbir faaliyette bulunmayan bir cemiyet nasıl olur da kapatılır? Zira ortada kapatacak bir cemiyetin bulunmaması gerekmiyor mu? İkincisi, yine arşiv belgeleriyle ve yabancı kaynaklarla sabittir ki, II. Abdülhamid’in bizzat takip edip jurnaller aldığı bu cemiyetlerin bir kısmı yine bizzat Sultan Hamid tarafından kapatılmakla beraber, Dahiliye Nezareti tarafından da haklarında soruşturma açılıp cemiyetleri kapatılan birçok Mason bulunmaktadır. Teyfur Hocanın bunları da bildiğine eminim. Niyet okuması gibi olmasın ama Abdülhamid döneminde Mason cemiyetlerinin kapatıldığını bilmesine rağmen, “Bunlar cemiyet, dolayısıyla cemiyet oldukları için kapatılmıyor” diyen Teyfur Hoca günümüzdeki cemiyetlere mi göz kırpmaktadır?
Karşı çıkılacak çok konu bulunmakta olmasına rağmen Cumhuriyet dönemiyle ilgili bir iddiaya da cevap vermek istiyorum. Teyfur Hoca, “Atatürk’ün Yahudileri ve Masonları sevmediğiyle ilgili söylem iftiradır.” diyerek, sanki 1935 yılında çıkan, “İçişleri Bakanlığı’ndan verilen bir emir üzerine Türkiye Mason Locaları’nın faaliyetlerine nihayet verilmiştir. Yüksek makamın emri ile Türkiye Masonluğunun İstanbul, Ankara, İzmir, Edirne, Muğla, Gaziantep ve Adana’da bulunan Müteaddid locaları kapanmış, bunların emlaki hükümete intikal etmiştir.” haberindeki “YÜKSEK MAKAM”ın Atatürk’ten başka bir kişi olduğunu söylemeye çalışıyor gibi. Değerli Hocama sormak istiyorum, o dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten izinsiz böyle bir kapatma olayı gerçekleştirilebilir miydi ve yine o dönemde Gazi Paşa’dan başka bir “YÜKSEK MAKAM” görebiliyor musunuz?
Bir şeyi belirtmek istiyorum, Osmanlı Arşiv belgelerinin ekserisinde Mason cemiyetleri için, “Mason cemiyet-i müfsidesi, Mason cemiyet-i fesadiyesi” gibi kelimeler kullanılmaktadır. Ancak bunu değerli Teyfur Hoca zaten bilmektedir diye düşünüyorum.
Her zaman vurguladığım gibi, kimse bunca belge ve araştırma karşısında “Masonlar çok iyi insanlar, aslında tek amaçları kardeşlik, hürriyet ve hümanizim” diyerek olayı küçük görmemeli. Masonlar siyasi-ekonomik çıkar cemiyetleridir ve bu amaç “illegal” yollara başvurulmazsa bir sakınca da taşımamaktadır. Ancak yine ne tuhaf ki tarih boyunca bu “illegal” yollar da hep denenmiştir.
Ömer Can Talu
11.08.2016
Masonseverlik Dersine Giriş 101
