Giriş
Gök… Kök… Kadim zamanlardan beri insanlık için hem bir sır, hem bir hedef, hem de bir sınav olmuştur. Belki de geldiğimiz yer… Köken…
Babil Kulesi efsanesinden göğe yükselmek isteyen Firavunlara, İcarus’tan Elon Musk’a uzanan bu anlatı çizgisi; insanın bilgi, iktidar ve ölümsüzlük arayışının semavi, göksel simgesidir. Şimdilerdeyse göğe yükselmenin adı değişti: Starlink, kuantum uydular, LEO (alçak yörünge) internet ağı, uzay veri merkezleri…
Ve bu yükseliş, artık sadece fiziksel değil, dijital…
Bugün dijital altyapı yeryüzünden göğe taşınıyor. Sunucular, iletişim ağları, yapay zekâ sistemleri ve hatta finansal kontrol katmanları artık atmosferin ötesine yerleşiyor. Bu gelişme bilimsel bir ilerlemeden çok daha fazlası: Bu, yeni bir Babil Kulesi inşasıdır. Hem de bu kez postmodern kodlarla….
- Dijital Egemenlik Göğe Taşınıyor
Starlink ve Dijital Hâkimiyet
Elon Musk’ın Starlink projesiyle dünya yörüngesine yüz binlerce uydu yerleştirilmesi hedefleniyor. Bu uydularla, küresel bir internet ağı sağlanması planlanıyor. Resmî açıklamalarda hedef “dijital kapsayıcılık” olsa da, aslında dünya üzerindeki tüm veri akışı fiziksel altyapılardan çıkarılıp göksel bir ağın kontrolüne veriliyor.
Çin’in Kuantum Uyduları
Çin, Micius adlı kuantum iletişim uydusuyla “hacklenemez” veri transferi sistemleri kuruyor. Bu da uzayı bir çeşit dijital tapınağa dönüştürüyor: Yeryüzünde egemenlik artık toprakla değil, yörüngeyle tanımlanıyor.
- Babil Kulesi 2.0: Neden Aynı Ama Daha Tehlikeli?
Tarihi Babil Kulesi, tanrıya ulaşmak için yapılan bir güç gösterisiydi. Bugünse:
- Veriyle Tanrı’ya rakip olunmak isteniyor.
- Yapay zekâ “her şeyi bilen” tanrı modeline dönüştürülüyor.
- Kuantum ağlarıyla “her şeyi gören” bir göz inşa ediliyor.
- İnsan, kendi tanrısını yazılımla yaratıyor. Peki inanacak mıyız?
Bu sadece teknolojik bir gelişme değil; teolojik, ontolojik ve sembolik bir isyandır. Babil’in hatası yeniden işleniyor. Sadece tuğlalarla değil, artık dijital kodlarla…
- Van Allen Kuşakları ve Dijital Kırılganlık
Bütün bu yapılar Dünya’nın atmosferi ve manyetik koruması (Van Allen kuşakları) altında bile oldukça kırılgan. Güneş patlamaları, uzay radyasyonu ve elektromanyetik fırtınalar bu sistemleri kolayca devre dışı bırakabilir. Yani yeni Babil kuleleri, bir güneş öksürüğünde yıkılabilir.
İnsanlığın dijital egemenlik arzusu, doğal bir jeomanyetik kıvılcım karşısında kristal saraylar gibi dağılmaya hazır.
- Hakikatin Tahtı: Kod mu, Kalp mi?
Her çağın bir tapınağı vardır:
- Antik çağda bu Kâbe idi.
- Babil’de kuleydi.
- Modern çağda veri merkezleri oldu.
- Post modern çağda ise yörüngedeki sunucular, kuantum uydular ve yapay zekâ sistemleri…
Ama şunu sormalıyız: Bu kadar göğe çıkarken, yere ne kadar bağlıyız?
İnsan kalbiyle mi hükmeder? Yoksa kodlara mı boyun eğer?
Sonuç: Kule Yükseliyor, Ama BİR Rüzgâr Bekleniyor
Post modern Babil Kuleleri yükseliyor. Eve, ama bu yükseliş; kontrol, bilgi, güvenlik ve kurtuluş değil, kibir, denetim, kopuş ve dijital kölelik anlamına da gelebilir.
Gerçek soru şu:
Eğer yeni tanrılar uzaya kodla yazılıyorsa, Gerçek Tanrı nerede tecelli edecek?
Belki de cevap, göğe değil; insanın kalbine iniyor.
Ve belki de bu yüzden, Allah’ın tuzağı (mekrullah), onların kulelerini görünmeyen bir nefesle yıkacak.
Sevgi ve Saygılarımla…
Yazan: İhsan Emre Gürcan Kadıköy / Mayıs – 2025
emre@emregurcan.com
“Hani kâfirler seni tutuklamak, öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kuruyorlardı, Allah da tuzak kuruyordu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”
(Enfal, 8:30)