25. Evren Deneyi ve Toplum Ruh Sağlığı
1960’lar…
Dünya, ABD ve Sovyetler’in dünya üzerinde hâkimiyet kurmak için ekonomik, askeri ve siyasi politikalar uyguladığı Soğuk Savaş döneminden geçiyor.
Dünya üzerindeki nüfus etki altına alınmaya çalışılırken uzay, ulaşılması gereken hedefler arasında gösteriliyor. Tam da bu dönemde nüfus yoğunluğu ve
davranış üzerine özel çalışmalar yapmış bir bilim insanı, Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü isteğiyle sahneye çıkıyor: John B. Calhoun.
Biyoloji-sosyoloji ve psikoloji disiplinlerinin hepsini ilgilendiren farelerle deney yapıyor. Deneyin konusu: Nüfus ve davranış!
Davranışsal Çöküntü Kavramı, İlk Deneyler
Etolojist John B. Calhoun, 2. Dünya Savaşı sonrasında artan nüfusun oluşturacağı etkileri araştırmak için bir deney tasarlıyor.
Calhoun, 1947’de Norveç sıçanları ile 28 aylık bir deney yapıyor.
930 m²’lik bir fare şehrinde 28 aylık bir süreçte 5 dişi ile 5000 fare üreyebileceğini öngören Calhoun, yaptığı deneyde popülasyonun asla 200’ü
geçmediğini ve genel olarak 150 düzeyinde sabitlendiğini görünce şaşırdı.
Fareler spesifik bir alan dışında başka hiçbir yere yayılmıyordu. Ortalama 10’lu gruplarda 12 koloni halinde örgütleniyorlardı.
Yeme-içme kaynaklarının sınırsız, yaşamanın oldukça güvenli olduğu bu fare şehrinde fareler belli bir süre sonra psikolojik rahatsızlıklar göstermeye
başlıyor. Anne fareler yavrularıyla ilgilenmeyi dramatik bir şekilde bıraktığı için yavru fareler ölmeye başlar.
Baskın olan güçlü farelerin davranışlarıyla oldukça yıkıcı olduğu gözlemlenir ve burada ilk deney sonlandırılır.
Yıllar sonra…
Ulusal Akıl Sağlığı Enstitüsü, deneyin tekrarlanmasını ister. Fareler için farklı ütopyalar tasarlanır.
4 alana ayrılmış, 3 köprüyle birbirine bağlı yaşam alanı,
Sınırsız yemek.
- Dişiler 4 bölüme ayrılır.
- Erkekler baskın şekilde farklı yerlerde de üstünlük kurma savaşına girerler.
- Karşı çıkan erkeklere dayak atarlar.
- Pasif erkekler dişilerden uzak yaşar.
- Pasif erkekler dişilere yaklaşmaz, alfaya (güçlü fareye) yaklaşırlar.
- Erkeklik özelliğini kaybeden farelerde cinsel kimlik bozukluğu ortaya çıkar.
- Homoseksüel ve panseksüel gruplar ortaya çıkar.
Aşırı Baskı ve Şiddet
Alfa farelerin şiddetinden kaçan farelerin cinsel yönelimini değiştirmesine sebep olur.
Ya homoseksüel tepkiler verirler ya da sadece temizliğiyle ve yeme-içmesiyle ilgilenen, kendisi dışında kalan diğer farelere aşırı duyarsız, herhangi bir cinsel işlev göstermeyen “güzel fareler”!
Dişi farelerde de durum oldukça ilginç seyreder.
İlgisiz Anneler
- Yuvalarına özen göstermeyi bırakırlar.
- Dişiler yavrularıyla ilgilenmezler.
- Artan nüfus, anneliği bıraktırır.
- Aşırı sosyal, yavrularıyla ilgilenmeyen anne fareler yüzünden bir sürü yavru fare ölür.
- Sosyal yaşam aktivitelerine daha çok ilgi gösteren dişi fareler zaman içerisinde dişil özelliklerini erkek özelliklerine bırakır.
Cinsel Kimlik Bozukluğu
Grubun en güçlüsü olan alfa erkek fareleri, yoğun çiftleşme ritüelleri sonrasında cinsel kimlik bozukluğu yaşamaya başlarlar.
Tecavüzler ve Katliam
Pasif erkekleri, yavru fareleri de seçmeye başladıkları tecavüz etme davranışları görünmeye başlar. Artık fare şehrinde 3 grup vardır:
- Homoseksüel
- Şuursuz (sosyal olaya karışmayan, kavgadan, cinsellikten uzak, sadece kendisiyle ilgilenenler)
- Dişi erkek ayırt etmeden sürekli keşif halinde olan dürtüsel, aşırı haz odaklı grup
Deney sonlandırılır!
Deney sonuçları hakkında dönemin ünlü psikoloğu Carl Rogers, insanlığın geleceği hakkında korku duyduğunu ifade eder.
Peki ya insanlar?
- 1920’li yıllarda binde 14 olan evlenme oranı, 1960’larda binde 8’e yükseldi.
- 1920’li yıllarda binde 1 olan boşanma oranı, 1960’larda binde 2.5’a yükseldi.
- Psikolojik rahatsızlıklar 1920’lerde yüzde birden bile düşük seyrederken 1960’larda psikolojik problemleri yaşama oranı yüzde 10’a yükseldi.
- Günümüzde aile kurmaya yönelik istek ve arzu neredeyse bitmek üzere.
- Boşanma oranları yüzde 30’un üstünde.
- Nüfusun yüzde 77’si antidepresan kullanıyor.
- Çocuk tecavüzcüleri, katliamlar, aşırı duyarsız olan büyük bir kitle, uyuşturucu bağımlılığı, istismar, hayvanlara yönelik canilikler artmış durumda.
Bizim farelerden farkımız ne?
Sonumuz bu deneydeki gibi karamsar ve kötü mü olacak?
Tabii ki hayır!
İnsanı farelerden ayıran en büyük özellik öz farkındalık, alan kullanımı ve dünyayı değiştirebilme cesareti!
Tek ihtiyacımız olan cesaret ve akıl!
Ve evlatlarıyla, yuvasıyla ilgilenen kadınlar!
Yazan: Psikolog Çisem ÖZKAN
pskcisemozkan@gmail.com
