Yazar: 15:06 Manşet Haberler, Röportaj • 2 Yorum

Volkan Kemal Ergenekon ile Metafizik Üzerine Röportaj

 

Sizin ilk olarak metafizik deneyimleriniz ne zaman başladı?

Benim çok küçük yaşlarda başladı. Fakat ilkokul beş’ten itibaren bu konuda kitaplar okumaya başladım. İlk olarak Dr. Bedri Ruhselman’ın “Ruhlar Alemi” adlı kitabıyla başladım. Sonra “Ruh ve madde” dergileriyle devam etti. Yani ilk olarak ben spiritüel olarak metafiziği ele aldım. Daha sonra üsteğmenliğe geçiş dönemimde İslami bakış açısıyla incelemeye başladım metafiziği.

Cin denince akla neden sadece belli kalıpta bir şey geliyor?

3 harfliler denince akla hemen sanki sivri kulaklı, kazma dişli, üç parmaklı varlıklar geliyor. Oysa bakın En’am Suresi 112. Ayet-i Kerimeyi inceleyecek olursak orda mealen diyor ki: “İşte böylece biz her peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman yaptık.” Hadislerle Kuran-ı Kerim tefsiri İbn-i Kesir 6. Cilt 2797. sayfa. Demek ki sadece böyle betimlenen varlıklar yok. İnsanlardan da cinler var. İnsan fizyonomisinde fakat cin. Nasıl? Mealen diyor ki “Onlardan kimi, kimini aldatmak için cazip sözler fısıldarlar.” Hatta bu konu bakın nerelere kadar gelecek. Çünkü burada tefsirini yapmışlar. Diyor ki “İnsanlardan ve cinlerden olup da Allah’ın peygamberlerine düşman olmalarını buyurduğu bu şeytanlar aldatmak için birbirlerine parlak ve cazip söylerler ve bunu birbirlerine vahiy şeklinde iletirler.” Demek ki kendilerine vahiy geldiğini iddia eden şu an bazılarını görüyorsunuz. “Ben Mehdi’yim” diyenler, “bana vahiy geldi, bana da ayetler geldi, ben de Mehdi Resulüm” diyenler var. Televizyonlarda görüyoruz. Sahte şeyhler ve Mehdi’ler var. İşte bunların kaynağını En’am suresi 112. Ayet gayet güzel anlatıyor. Demek ki bir de insanlardan cinler var.

İnsi cinler diyebilir miyiz bunlara veya insi şeytanlar?

Tabii ki. Bunlar bir cemaatin veya devletin başında bulundukları zaman o cemaati veya devleti de şeytanileştiriyorlar. Kimler olduğunu herkes görüyor medyada. Bugün “Mehdi Resul’üm” diyen, arkamda bütün peygamberlere namaz kıldırdım diyen kişiden tutun “Mehdi’yim” iddiasında bulunan bir profesörden ve ben çıplak uyarıcıyım diyenden tutun, çıtır kızlarla program yapan ve ben “Mehdi’yim” diyen kişiye kadar hepsi bu kavramın içerisinde. Peki nasıl oluyor nasıl o duruma geliyor? İşte cinler bunlara parlak sözler fısıldıyorlar. Hani ben size başta bir şey anlattım bana bir grup genç geldi bizim başımıza geç falan dediler. Ama ben de herhangi bir insanım. Benim tek farkım belki biraz daha fazla kitap okumuşumdur başkalarından. Ama bu benim önder olmamı rehber olmamı gerektirmiyor. Sıradışı bazı metafizik şeyler yapabiliyorum. Ama bu benim üstün olduğumu vs göstermiyor biraz çalışan herkes bunları yapabilir. Eğer ben haramlardan kaçıyorsam ve gören kişi benden bu elektiriği alıyorsa o zaman ben belli bir yere gelmişim demektir. Öyle biri olmadığıma göre demek ki buna hakkım yok. Kişi önce kendini bilecek Yunus Emre’nin dediği gibi. Devlet bazında da bakıldığı zaman İmam Humeyni’nin “Büyük Şeytan” tabirinde ben şiddetle karşı çıkmıştım o zaman. Harp okulu üçüncü sınıftaydım. Ya dedim “neden Rusya ve Çin gibi ateist rejimlere şeytan demiyor da ABD gibi dine saygılı -sözde tabi bunu sonradan anladık- demokratik bir ülkeye büyük şeytan diyor?” İşte bunun en bariz örneklerinden biri Bush’un çıkıp “bana Allah’tan sesler geliyor ve ben bana gelen bu tebliğler neticesinde Irak’a, Afganistan’a girdim” dedi. Dolayısıyla cinlerin ona böyle telkinlerde bulunmasıyla yani ayette denildiği gibi “birbirlerine parlak sözler fısıldarlar”, işte bundan dolayı böyle söylemiştir. Nitekim Bush bir yerde de ben kurtarıcıyım dedi malumunuz. İşte bu da bir nevi peygamberlik iddia etmektir. Bazı İslam alimlerinde de bu hastalık vardır. Yani bu bana yazdırıldı sözü dahi peygamberlik iddiasıdır. Buna çok dikkatli yaklaşmak lazım. Bu konunun şakası yok. Cinlerden ziyade cinni-şeytani devletleri, şeytani rejimleri birazcık kurcalamak lazım.

Büyü de önceki konu gibi. Büyü denince hemen akla domuz yağıyla yapılan, kuranı tersten yazarak yapılan bir ritüel olarak geliyor. Fakat makyajda bir büyüdür. Yüzüne çeşitli makyajlar yaparak kendini güzel gibi göstermesi de bir büyüdür. Ama eşine karşı bunları yapması büyü değildir. Çünkü orda ki durum farklıdır. Orada eşinin gözü dışarı kaçmasın maksadıyladır. Oysa ki bir kişinin kendini olduğunun dışında biri olarak birine göstermesi yalandır, büyüdür. Kavramlara iyi bakmak gerekir. Bu bağlamda Hitler ve diğer diktatörlerde bir büyücüydü. Demokrasi de bir büyü sistemi. Yani halka belli sözler verilir ve bunların hiçbiri ne yazık ki yapılmaz. Halkın içinden gelir sonra özel makam araçları, bin bir imtiyazlar kendisine ve yedi sülalesine. Demokrasinin kendisi zaten bir büyü sistemi şeytani sistem. Çünkü Allah’ın hükümlerine göre hükmetmeyen her sistem her yönetici bir büyücüdür. İnsanlara olayı olduğunun dışında gösterip insanları kandırmaktadır. Olaya bu açıdan bakmak istiyorum birazda.

Fizikötesi varlıklar olarak cinler tasviri ve psikolojik açıdan hangi unsurlardan oluşurlar?

Eğer müsaade ederseniz ben klasik bir röportajın dışına çıkmak istiyorum sizinle. Hem makro hem mikro açıdan göstermek istiyorum. Mikro açıdan bakacak olursak onlar yapıları gereği ışınlardan ibaret oldukları için biliyorsunuz ışık hızına sahipler. Maddeden enerjiye, enerjiden maddeye geçebiliyorlar. Dolayısıyla her şekle girebilmekteler. Anında bir hayvan şekline de girebilir, çok yakın bir tanıdığınız olarak da görünebilir. Çok çirkin biri olabileceği gibi çok güzel biri de olabilir. Ama gerçek yapıları bizim göz algılarımıza göre çok korkunç.

Peki bu varlıklar insanlar üzerinde etkinlik kurup zarar verebilirler mi?

Tabii ki. Zaten bir insanı olumsuzluklara itebiliyorlar. Kişi üzerinde dalgınlık, unutkanlık, kararsızlık, agresiflik, bir türlü ibadet yapamamalar, çalışmama isteği, eve kapanma vs. tabi bu eve kapanma daha sonra şizofreniye ve sonrada intihara kadar gidiyor.

Yaşlı insanlarda intihar olayının bu kadar yaygın olmasında bu etkili olabilir mi?

Zaten en çok küçük bebeklere, genç kızlara, hamile hanımlara ve yalnız yaşayan bayanlara musallat oluyorlar. Dikkat ederseniz topun ağzında ruhsal ve bedensel yönden zayıf olan insanlar var. Çünkü bu varlıklar bizim auramız düştüğü zaman bizim bedenimize giriyorlar. Auramız ve biyoenerjimiz yüksek olduğu zaman bize kolay kolay giremezler. O zaman ani üzüntü ve korku hallerimizde, ateşli hastalık anlarımızda, bir ölüm haberi aldığımızda vb. gibi durumlarda yani zayıf düştüğümüzde vücudumuza giriyorlar. Bu irade dışı girme. Birde güçlü olduğumuz halde onların üstüne basmak, bulundukları yeri bozmak, bir de büyü ritüeli ile giriyorlar.

O zaman bunlara karşı nasıl bir tedbir uygulayabiliriz?

Buna en büyük tedbir sürekli namaz abdestli olmak, dini ritüelleri muntazam olarak uygulamak.

İnsanlar nasıl anlayabilir bu tür varlıkların kendi üzerinde etkinlik kurmaya çalıştığını?

Önce rüya ile geliyorlar. Mesela rüyada kedi, köpek, yılan sıklıkla görmeye başlıyor. Yalnız oturduğu zaman yanından veya arkasından biri geçiyor gibi hissediyor. Tabii bunlar basamak basamak, sıra sıra. Daha ileri derecede banyoda yıkanırken kişi gözünü kapatamıyor. Yarı açık sabunlanıyor. Sanki birisi varmış gibi bir duygu oluşuyor. Bunlar başlangıç aşamaları. Daha sonra ses duymalar ve bir süre sonra göz perdesinin açılmasıyla birlikte onları görür hale geliyor artık.

Korunmak için yapmamız gerekenlerden bahsettiniz. Peki arınmak için yani kurtulmak için ne yapabiliriz?

Eğer vücuda girmediyse etraftaysa iki tür tedbir almalıyız. Birincisi evde alacağımız tedbir, ikincisi kendi üzerimizde alacağımız tedbir. Evde yapacağımız şeyler mesela bütün pencere ve kapı kenarlarını sirkeli su ile silmek. Çünkü sirke kokusundan rahatsız oluyorlar. Evde üzerlik tohumuyla tütsü yakmak. Her odaya yedişer defa Ayet el Kürsi okumak. Bir de mümkünse evde her gün bir sayfada olsa Bakara suresini okumak. Çünkü sahih hadis var. Her gün Bakara suresinin okunduğu eve giremezler. Bir de evimizde kedi ve köpek beslemeyeceğiz. Çünkü bunlara maalesef musallat oluyorlar. Ama mesela balığa ve kuşa gelmiyorlar. Kedi ve köpeği seviyorlar. Hatta en çok o şekle giriyorlar. Cinlerinde her dine mensup olanı var. Satanist ve ateist olanlar çoğunlukla keçi şekline giriyorlar.

Şimdiye kadar hep tütsünün bu varlıkları çektiğini duymuştuk. Fakat siz tütsü yakmanın yararlı olduğunu söylediniz?

Evet. Fakat dikkat edersek üzerlik tohumu tütsüsü dedim. Çok güzel bir noktaya değindiniz. O zaman şöyle diyelim. Bazı tütsülerde vardır ki onları toplar. Mesela bu Hindistan’dan gelen tütsüler onları topluyor. O yüzden yalnızca üzerlik tohumu tütsüsü kullanmak gerekir.

Peki bu metafizik varlıklar nasıl oluyor da fiziki şeylerden etkileniyor. Tütsü kokusu, sirke kokusu gibi?

Çünkü onlarda materyalize olabiliyorlar. Onlar fiziki bir varlığa musallat olacağı zaman enerjiden maddeye dönüşüyorlar. Hız kestikleri zaman maddeye dönüşüyorlar. Ayrıca aynı mekândayız, sadece boyutlarımız farklı.

Cinler büyü unsurunda ne şekilde kullanılıyor?

Bu sorudan önce şunu açıklamak istiyorum. Şimdi bazıları sorabilir bir insan içki, zina gibi büyük günah işleyip de ebedi cehennemlik olmuyor da neden karşısındaki kişiyi kendisine aşık etmek gibi masum görünen bir şeyi yapınca ebedi cehennemlik oluyor? Çünkü sizinle evlenmek istemeyen birini kendinize aşık edip evlenmek suretiyle siz Levh-i Mahfûz’da yazılı olan kadere karşı çıkıp değiştiriyorsunuz. Yani Allah’a şirk koşmuş oluyorsunuz. Dolayısıyla siz büyü unsuruyla şirk koşuyorsunuz. Ama Allah bu kaderi değiştirmenize müdahale etmiyor. Çünkü böyle olsaydı sınav olmazdı. Demek ki ilk olarak bu kaderi değiştirerek siz Allah’a karşı çıkmış oluyorsunuz. İkinci olarak bu büyü ritüellerine isteyen herkes erişebiliyor günümüzde. Ama herkes yapmıyor. Peki neden yapmıyorlar? Çünkü hem Allah’a şirk koşmak hem de bu büyünün yapılabilmesi için şeytanın çok hoşuna giden bir şey yapmak gerekiyor. Mesela bir bebeği öldürmek, haşa tuvalete Kuran-ı Kerimi atmak vb gibi iğrenç ama şeytanın çok hoşuna gidecek şeyler yapmak. Bunları yaptıktan sonra şeytan yardım ediyor. İşte bir de bundan dolayı büyü yapmak ebedi cehennemlik.

Bir zamanlar sürekli Çin ve civarı ülkelerde tapınaklarda binlerce cenin bulunuyordu. Hatta bununla ilgili araştırmacı yazar Oktan Keleş gene sizin söylediğinize benzer bir analizde bulunmuştu. Bu tapınaklarda bulunan ceninler de böyle büyü ritüellerinde mi kullanıldı sizce de?

Evet aynen öyle. Çünkü böyle büyük günahlarla o büyü ritüeli tamamlanıyor. Yoksa o domuz yağı sürmeyle falan bitmiyor iş.

Sizce “ak büyü” diye bir şey var mıdır?

Bence kişinin haberi olmadan onun iradesi dışında yapılacak her şey büyüdür. Ama ulemanın bir kısmı bu ak büyüye cevaz vermiş. Yani mesela ortada bir çocuk var yuva yıkılmasın diye kocasını karısına bağlayalım diyorlar. Ama ulemanın bir kısmı: “hayır, onda da bir hikmet vardır, kişinin haberi olmadan yapılacak her türlü şey büyüdür”. Ama ben şundan yanayım, ne olursa olsun yapmak büyüdür. Benim de tezim şöyle; adam her gün içki içiyor geliyor karısını dövüyor, işkence ediyor, eve para getirmiyor, kadına hayatı zindan ediyor. Ama ben dışarıdan biri olarak geliyorum ya şunların yuvası yıkılmasın hayatları devam etsin diye irade dışı büyü yapıyorum. Dolayısıyla o işkence hayatını ona yaşatmaya devam ediyorum. Buna hakkım yok. Demek ki ak büyü doğru bir şey değil.

Havas ilmini bize açıklar mısınız?

Şimdi o kadar geniş bir konu ki bu. Bildiğiniz gibi bir fiziki, bir de ruh dünyamız var. Çünkü insan bu iki materyalden meydana geliyor. Havas ilmi sadece sıra dışı olaylara ihtiva eden bir konu değil. Sadece gayb dünyasıyla, görünmezler dünyasıyla ilgili değil. Aynı zamanda ruh dünyamızla da ilgili. Buna bir insanın huzurla evine, işine bağlanması, daha çok çalışması, işyerinin bereketinin artması gibi konular da havas ilmiyle ilgili konular. Dolayısıyla psikoloji ve sosyolojiyi de ihtiva eden bir konu. Bir insanın işyerinde çalışmasına, performansına, o yerin bereketinin artmasına sadece düzgün çalışması işine saatinde gelip gitmesi etki etmiyor. O yerde negatif enerji birikmiş olabiliyor. Yani ne kadar çalışırsa çalışsın ne kadar malını ucuza satarsa satsın eğer o yerde negatif enerji varsa yine orda bereketli bir çalışma olamayabiliyor. İşte havas ilmi bu negatif enerjiyi pozitif enerjiye çevirmeye de yarıyor.

Yapılan araştırmalarda yabancı istihbarat servislerinin parapsikolojik ve metafizik çalışmaları olduğu söyleniyor. Bunlardan bize biraz bahseder misiniz?

İlk olarak 1920 yılında Sovyetler Birliğinde hipnoz okulu açılarak parapsikolojik çalışmalar yapılmaya başlandı. Yani sanıldığının aksine daha çok Doğu bloku ülkelerinde geliştirildi. Mesela Çekoslovakya’da, Romanya’da, Polonya’da çalışmalar yapıldı. Polonya’da Oseeski vardı. Polonya’nın büyük medyumu. Yahudi asıllı olduğu için Almanya’dan Rusya’ya kaçtı. Sonra Wolf Messing Almanların büyük medyumu. O da Yahudi asıllıydı. Öldürülebileceği korkusuyla Kremlin’e kaçtı ve Kremlinde 13 yıl Stalin’in yanındaki odada çalışmalar yürüttü. Hipnoz okulu bu dönemde açıldı. Hipnoz okulunda da rejim karşıtlarını konuşturma yöntemleri uygulandı. Soljeniski’nin meşhur Gulak Takımadaları adlı romanı vardır. Yaşanmış olaylardan yola çıkılarak yazılmıştır. Burada bu hipnoz okullarından bahseder. Rejim karşıtlarını hipnozla konuşturma anlatılmış. Daha sonra bu, beyin okuma ve zihin kontrolüne kadar gelmiş bir uygulama. Tabii Hitler’in de bu konuda çalışmaları var.

Yabancı ülkelerde enstitülerde büyük paralar harcanarak yapılıyor bu çalışmalar. Bizde neden bu tip herhangi bir çalışma yapılmıyor?

Mesela Stalingrad’da, Gürcistan’da bu konuyla ilgili enstitü var. Gürcistan’da bu dört yıllık enstitüyü bitirmiş bir bayan bana şöyle anlatmıştı: “Mesela sizdeki aydın kısım diyor ya bu kurşun dökme hurafe, uydurma şeyler. Oysa ki biz bunu ders olarak okuduk. Kurşun döküldüğü zaman vücudun üzerindeki negatif enerji alınıyor ve alınınca da insan da bir rahatlama oluşuyor.” dedi.

Türkiye’de ki bu önyargı yüzünden bu çalışmalar yapılamıyor diyebilir miyiz?

Tabii ki. Diğer ülkeler bu metafizik olaylardan, üç harflilerden nasıl istifade edebilirim çabasındayken bizimkiler hâlâ “bu konular var mı, yok mu?” tartışmaları içerisindeler. Mesela Vanga Dimitrova bizzat devletin resmi medyumuydu. Düşünün bir devlet resmi olarak medyumluk yaptırıyor ve bundan vergi alıyor. Bulgaristan komünist partisinin gözetiminde. Onlar bile bu kadar bu konular üzerinde çalışırken bizim devletimiz bu konuları daha konuşmuyor bile. CIA, Mossad bu konularla çalışmalar yaparken bizler hala konuşmuyoruz.

 

 

Röportaj: Ömer Can TALU, Sevan Onur DUMAN

 

 www.anahtar.tv

 

(Visited 903 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica