Dünya tarihinde Güneşin ve diğer tüm gök cisimlerinin, Dünyanın etrafında döndüğüne inanılan zamanlar oldu.
Kopernik’in, öldüğü yıl olan 1543’te “De Revolutionibus Orbium Coelestium” yani “Göksel Kürelerin Devinimi Üzerine” adlı kitabını yayınlaması, bugün bilim dünyasında bir astronomi devrimi olarak kabul edilir. Çünkü Kopernik bu çalışmasında, Dünya da dahil bütün gök cisimlerinin Güneşin etrafında döndüğünden bahsediyordu. Bu bakımdan, modern astronomide o, “devrim yaratan” bir bilim adamıdır. Peki gerçekten öyle midir?
Kopernik henüz doğmadan, Bursalı Kadızade Rumi (1364-1436) Güneş Sisteminin bir haritasını çıkarmışken, Kopernik’i astronomi’nin babalarından biri olarak kabul edebilir miyiz? Dünyanın Güneş etrafında döndüğü, İslam dünyasında, Kadızade Rumi’den önce de biliniyordu ama neden mi önce onu örnek verdim? Çünkü bu haritalandırmayı yapan bildiğimiz ilk kişi oydu ve astronom Rumi’nin çizdiği haritayı isteyen gidip kendi gözleriyle görebilir. O, Güneş Sistemi haritasını bir ahşaba işlemişti ve bu 6 asırlık ahşap levha şu anda Bursa’da Ulu Cami’nin içinde, minberin yan tarafında hâlâ duruyor.
Kopernik’in güneş sisteminde bazı hatalar vardı. Onlardan en önemlisi, sadece Güneş Sistemindeki gezegenlerin değil, uzaydaki bütün cisimlerin güneşin etrafında döndüğünün iddia edilmesiydi. Hâl bu ki Güneş de Solar Apeks dediğimiz bir yörüngede yüzmektedir. Daha sonra Gelileo (1546-1642) bu hatayı düzelterek daha doğru bir Güneş Sistemi önermesinde bulundu. Bulundu ama başına da büyük bir bela aldı. Kilise, bu teorinin, yani güneşin hareket etmesi fikrinin “dine aykırı” olduğunu söyleyerek Galileo’yu idam etmeye karar verdi. Neticede Pagan kökleri olan Kilise için Güneş en kutsal gök cismi idi ve her şey onun etrafında dönmeliydi. Galileo da hayatını kurtarmak için iddiasından vaz geçti. Galileo’yu ayıplayamayız ama bu Avrupalı bilim adamlarının o dönem öne sürdükleri bilgiler, asırlar öncesinden beri Müslüman bilim adamlarınca biliniyordu ve kitaplarda kayıtlıydı.
Bu bilgilerin Batı’ya nasıl geçtiğine dair çok ilginç bir örneği, Amerikalı yazar Dick Teresi, “Lost Discoveries: The Ancient Roots Of Modern Science” yani “Kayıp Keşifler ve Modern Bilimin Antik Kökleri” isimli kitabında, bakalım özetle nasıl anlatıyor:
1950’li yıllarda Columbia Üniversitesinden Prof. George Saliba, Beyrut Amerikan Üniversitesinden Prof. Edward S. Kennedy ve bir grup bilim adamı M.S. 1350 senesinden daha önceki (Kopernik’ten çok önceleri) tarihlere ait astronomik çizimler üzerine çalışıyordu. Çizimlerden biri Prof. Kennedy’nin dikkatini çekti. Bu, Şamlı İbn’üş Şatır tarafından çizilen ay hareketleri şemasıydı. Gök cisimlerinin yörüngesel devinimlerini açıklıyordu ve Kopernik’in çizimleriyle birebir aynıydı. İbnü’üş Şatır, Kopernik’ten 300 yıl önce yaşamış olan Nasreddin El Tusi tarafından keşfedilen bir teoriyi modellemişti. Ama Kopernik’in İnbü’üş Şatır’ın yazdıklarını alıp, kaynak göstermeden kendi keşfiymiş gibi sunmasını, Prof. Saliba ve Prof. Kennedy intihal olarak görmediler bile. “Bilimde tek doğru vardır ve herkes ona ulaşabilir” mantığını öne sürdüler.
Dick Teresi, bu bilgileri kitabında bizlere aktardıktan sonra hikâyenin daha enteresan kısmını anlatır. Alman bilim tarihçisi Willy Hartner, Kopernik hakkında yazdığı kitapta (Copernicus, The Man, The Work and His History) bu intihal hakkında şu bilgileri verir:
(Buraya lütfen dikkat buyurun…)
İnb’üş Şatır’ın çizimini yaptığı El Tusi teorisi, Kopernik’in çizimiyle bire bir aynıdır. Şatır’ın çiziminde bazı harfler vardır. Kopernik, onun elif (ا) yazdığı yere “A” yazmıştır. Be (ب) yazdığı yere “B” yazmıştır, vs. Yani Arapça’daki seslerin Latinize karşılıklarını yazarak kopyalamıştır.
Ama Kopernik’in çiziminde tek bir yerde farklı bir harf geçmektedir. O da şudur; İnb’üş Şatır’ın ze (ز) dediği yere Kopernik “Z” yazacağına “F” yazmıştır. Bunun sebebi Arapça’da Fe ile Ze’nin bir birine çok benzemesidir. Fe harfi Arapça şu şekilde yazılır: ف Yani Kopernik Z’yi F diye okumuş, kopya çekerken onu da tam becerememiştir.
Batı’ya ait olduğuna inandırıldığımız ama aslında Müslüman bilginlere ait daha nice keşifler vardır ki, bu onlardan sadece bir tanesi.
Eğer bu yazı ilginizi çektiyse, şu makaleyi de okumanızı tavsiye ederim: http://anahtar.tv/2013/05/02/islam-ve-islam-dunyasinin-bilimi-oteledigi-yanilgisi/
Hamza Yardımcıoğlu
18.12.2014
trt nin yaptığı batıya doğru akan nehir adlı belgeselde bunun gibi verilen birçok örnek var tavsiye ederim ..
http://www.trthaber.com/programlar/batiya-dogru-akan-nehir/
Oryanytalizmin gelenek ve taassubuna muhalefet eden yeni nesil Avrupa bilim insanları ve entellektüelleri bu konuda ezberbozan bir akım başlattılar. O belgeselde izlediğim öyle cümleler var ki bunlar Türkiye’de bizden birisi tarafından söylense ve(yâ) iddiiâ edilse mevcut muhalif, ideolojik, entel bozuntusu gürûhun ve bunlara hitâbeden basın kalemlerin dalga geçmek için ne “espiri” görünümlü heseyanlar yazıp çizeceğini düşünemiyorum bile. Bu mâlûm güruhu susturmanın en etkili yolu da bu yazıdaki gibi, medeniyet kıbleleri olan batı referanslı bulgulardır. Bu yazıdaki tespitler uzun bir uyanış ve değişim yolculuğunda atılmış önemli adımlar olarak görülmeli, öncesi olduğu gibi sonrası da olacaktır.
IŞIK DOĞUDAN YÜKSELİR
‘Grekoromen uygarlığının sona erişiyle birlikte Avrupa Ortaçağ’ın karanlığına gömüldüğü zaman, Arap astronomlar Semerkant, Bağdat, Şam, Kahire, Marakeş ve Kurtuba’daki rasathanelerinden gökyüzünü tarıyorlardı. Bu kentlerde İslam hekimleri, filozofları, fizikçileri, matematikçileri, coğrafyacıları ve simyacıları esasen Antik Yunan’dan almış oldukları bilgileri; Antik Mezopotamya, Hindistan ve Çin’den bazı katkılarla birlikte muhafaza ederek kendi araştırmalarını genişletiyor ve yeni bir senteze ulaşıyorlardı. İslam Alemi’nin bu bilgileri 12. YY başından itibaren Arapçadan Latinceye yaptığı tercümelerle Avrupa’ya aktarması sayesindedir ki; Kopernik, Kepler, Galile ve Newton’un kuramları ve keşifleriyle birlikte 16. ve 17. YY’da bilimsel devrim gerçekleşebildi. Ortaçağ sınıfına mensup alimler bilimi ve felsefeyi İslam’dan öğrenmiş olduklarının farkındadırlar. Fakat 17. YY’a gelindiğinde Avrupa İslam’a olan borcunu unutmuştur.’
John Freely
klise güneşin sabit değil dünyanın sabit güneşin hareketli olduğunu idda etmiyormuydu? Ben mi yanlış biliyorum?