Yazar: 20:29 Editörün Seçtikleri, Köşe Yazıları, Manşet Haberler, Politika

Mavi veya Kırmızı Hap?

Bütün siyasi ideolojiler ekonomi modelleri üzerine bina edilir ve zenginliğin nasıl paylaşılacağı konusunda bir önerme getirir. Yani en temel tartışma her zaman ortadaki pastadan kimin ne kadar büyük dilim alacağı üzerinedir. Üretimi kim organize ederse, köleler onundur. Geçtiğimiz yüzyıla damgasını vuran soğuk savaş döneminde komünizm ve kapitalizmin kavgasını izledik. Her ikisi de dünyada köle olduğunu bilmeden yaşayan yığınlara tek başına hükmetmenin peşindeydi. Yığınlar ise efendilerinin kavgasında gönüllü birer nefer olarak dövüştü. Komünizmde komünü yani işçi topluluğunu bir araya getirip üretimi organize eden bürokrasiyken, kapitalizmde işçileri biraya getiren sermaye yani kapital sahipleriydi. Bir tarafta bürokratik elitler, diğer tarafta sermayedarlar vardı. İkincisi kazandı.

Küresel sermaye eliti tarihteki seleflerinin hiçbirinin yapamadığı bir şeyi 1971 yılında başararak, benzeri görülmemiş bir gücü elde etti. Bu güç sermayeyi yoktan yaratabilme gücüydü. Artık merkez bankaları karşılıksız olarak, tamamen isteğe bağlı miktarda para basabiliyordu. Buna “fiat” para sistemi deniyor ve Amerikan doları 1944 yılındaki uluslararası Brettenwoods anlaşmasından beri dünyadaki ortak döviz rezervi kabul edildiği için, bu “fiat” sistemi otomatik olarak küresel bir hale dönüşmüştü. Bu seferki uygulama tarihteki yerel örneklerinden çok farklıydı. Sistemin gücü petrol borsasının tüm dünyada dolar üzerinden fiyatlandırılmasından geliyordu. Enerjinin ve hammaddenin petrole dayalı olduğu bir dünyada, küresel sermayenin konuşlandığı ABD’nin bir süper güce dönüşmesi kaçınılmazdı. Bu yüzden bu sisteme “petro-dolar” sistemi de deniyor. Ama sistemin sonuna yaklaştık. Büyük bir paradigma değişimi ile muhtemelen birkaç sene içerisinde karşı karşıya kalacağız.

Geçmişte Saddam ve Kaddafi gibi diktatörler ellerindeki petrolü ABD dolarını diskalifiye ederek satmayı denedikleri için tarihin çöplüğüne gönderildi. Petrol üzerinden ABD’den bağımız inisiyatif kullanmayı daha önce İran’da Şah Pehlevi de denemişti. Ardından şahın düşüşünü, İran “İslam” devrimini ve hatta devrim mahkemelerinde solcuların kıyıma uğrayışını izledik. Evet, ABD petro-dolar sistemini yarım asır boyunca ayakta tutmayı başardı ama artık sistemin çatırdamaya başladığını duyabiliyoruz. Çin’in Petrol’ü kendi para birimi olan Yuan üzerinden fiyatlandırmak için son bir yıldır girişimleri sürüyor. Mart 2018’de Şangay borsasında Yuan üzerinden petrol kontratları satışının başlaması aslında tarihi bir olaydı. ABD ve Çin arasındaki “ticaret savaşlarını” bu bağlamdan ayrı okumak mümkün değildir. Yakın bir gelecekte Avrupa birliğinin, enerjiyi yani petrol ve doğalgazı Euro üzerinden fiyatlandırma yoluna gittiğini görünce şaşırmayın. Türkiye ve İran gibi birçok ülke artık ticarette doları diskalifiye ederek, altınla veya kendi para birimleriyle ticaret yapmayı tartışabiliyor. Almanya dışişleri bakanı, ABD dolarının küresel ticaretteki bel kemiği sayılan swift sistemine alternatif bir sistemin geliştirilmesi için Avrupa Birliğine öneride bulunabiliyor. Artık dünya dolar hegemonyasını reddediyor ve mevcut sistemi uçuruma doğru itiyor.

Anlaşılıyor ki 2008 küresel krizinde sendeleyen ve ağır yara alan küresel “fiat” para sistemi bir sonraki finansal krizde ayağa kalkamayacak. Çünkü 2008’deki düşüşte tüm dünyada para tabanı misliyle genişletilmiş, trilyonlarca dolar para yoktan yaratılmış, ucuz krediler olarak piyasalar dağıtılmış ve sistem böylece tüm enerjisini tüketerek ayakta durmayı başarmıştı. Ama bu aynı zamanda ağır bir yükü sırtlanmak demekti. Çünkü yaratılan para borç anlamına geliyordu. Devletlerin borcunu her zaman halklar öder. Bu da insanların alım gücünü eriterek yapılır. Ekonomik krizlerdeki batışların hepsi bunun içindir. Birileri kaybederken, diğerleri kazanır. Kaybedense her halükarda kölelerdir.

Bir sonraki finansal çöküşte “fiat” sisteminin artık ayakta tutulamayacağı görülecek ve dünya yeni bir para sistemini tartışmak zorunda kalacak. Merkezi sistemler her zaman toplumları çöküşe götürür. Bütün diktatörlüklerin, gücün merkezileşmesinden dolayı yozlaşma ve yıkımla sonuçlanması bunun kanıtlarından biridir. Dünya yeni para sistemine geçerken merkezi bir yapıya razı olursa, bu durum dünya insanlarının felaketi olur. Özgürlük ve refahı ancak merkeziyetsiz sistemler vaat edebilir. Bir sonraki sistemi tartışırken insanlığın önünde iki seçenek olacak. Matrix filmindeki kırmızı ve mavi hap gibi. Ya mavi hapı seçip uykuya devam edeceğiz ama eskisinden daha korkutucu bir kabusun içinde… Çünkü dijital sistemler mutlak kontrol ve dolayısıyla mutlak köleliği mümkün kılıyor. Ya da kırmızı hapı seçip, yine dijital ama merkeziyetsiz bir sistemle özgürlük ve refahı kazanmayı deneyeceğiz.

Hamza Yardımcıoğlu

05.08.2019

(Visited 815 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica