AKP ülkemizi dokuz yıldır yönetiyor. Kuruluşunun onuncu yılı birkaç gün önce kutlandı. İktidara gelişinden bugüne fırtınalı günler içinde geçen tam dokuz yıl geride kaldı. Tam her şey yerine oturdu diyorduk ki, kuruluş kutlamaları sırasında başbakanımız yüreklerimizi hoplattı. Anladık ki fırtına henüz bize ulaşmamış ama kapının dibine kadar gelmiş.
Üç yıldır bütün yazılarımda bir şey söylüyorum. Bütün gizemler her şeyin başlangıcı olarak tek bir yeri gösteriyorlar.
IRAK’I!
Kur’an-ı Kerim’deki gizemli işaretler, Müştak Baba’nın akıl almaz divandaki şiirler, Yuşa tepesi kitabeleri ve Topkapı Sarayındaki Davud peygamberin kılıcının kitabesinin iki yüzündeki gizemli satırlar… Hepsinin işaret ettiği bölge IRAK!
Türkiye ordusu Irak’a girince yeni bir dönem açılıyor. Divan-ı Müştak Efendi’deki şiirler bu olaya öyle önem vermişler ki tarihini bize bildirmişler. Ben de bu gizemli şiirlere güvenerek tam üç yıldır bütün kitaplarımda bu tarihi yazıyorum. İmkân buldukça da TV programlarında söylüyorum.
Önceleri hiçbir belirti yoktu. ABD Irak’a girip o bölgeyi işgal etmişti. Ortadoğu’daki kargaşalar ise henüz başlamamıştı. 2010 senesinin Aralık ayında Habertürk TV’de “ordumuz 2011, 27 Kasımdan sonra Irak’a girip yerleşecek” dediğimde bana benden başka kimse inanmamıştı. Aradan 60 gün geçti geçmedi 2011 senesinin başında Kuzey Afrika isyanları patlak verdi. İsyanlar Mısır’a sıçradı. Arap âlemini genel olarak kaplaması çok kısa sürede gerçekleşti. İsyanlar Suriye’ye de sıçrayınca, bana acımayla karışık alaycılıkla bakanlar hemen söylem değiştirip Suriye’ye müdahalenin gerekli olduğunu tartışmaya başladılar. Artık yeni bir dönemin işaretlerini ben de görmeye başlamıştım.
İşaretler sadece Arap baharı denilen kargaşadan ibaret olsaydı yine de önemsemeyecektim. Ayrıca isyanların gizli servislerin destekleriyle başlatılmış olmalarını bile göz ardı edebilirdim. Konjonktürü Türkiye lehine çeviren öyle gelişmeler yaşanıyor ki insanın inanası gelmiyor. Kendim söylediğim hâlde, “Türk ordusu Irak’a girecek, orada kalıcı olacak” dediğim hâlde, gelişmelere bakıp hayret ediyorum. “Yok artık, bu kadarı da olmaz” diyorum.
Kapsamlı ciddi bir planlama ile ancak birkaç servisin başarabileceği bir olay yaşanıyor. Aniden “Müslüman terörist” imajı tersine çevriliyor. Norveç’te tek bir kişiye yüklenen suçlama ile karşılaşıp hayretten dilimizi yutacak hâle geliyoruz. Avrupa’nın orta yerinde, bunca istihbarat içinde tek bir genç binlerce kilo patlayıcı temin edip şehrin göbeğinde patlatıyor; yetmemiş gibi gidip bir adada katliam yapıyor. Derken İngiltere sıradan çetelerle baş edemiyor. Çeteler her yeri yağmalıyorlar. Ortada hiçbir polis görünmüyor. Bunlar akıl alır işler değiller.
Başbakanımızın İspanya başbakanı ile birlikte oluşturdu “Medeniyetler İttifakı” platformunda yıllardır söylemeye çalıştığı şeyi tek başına Norveçli bir terörist bir günde başarıyor.
Ardından Suriye iyice karışıyor. Esed yönetimi azgınca saldırıp Ramazan falan dinlemiyor. Üstüne üstlük İran, Esed yönetimine el altından gizlice destek veriyor. Suriye’deki kamu personelinin ödenemeyen maaşlarının bile İran’dan gelen paralarla ödendiği söyleniyor.
Neler oluyor?
PKK da boş durmuyor. İnatla Türkiye’yi tahrik etmeye devam ediyor. Bu arada bir bakıyorsunuz BDP de boş durmamış, tek taraflı özerklik ilan edivermiş.
Artık işaretler belirgin ve güçlü olarak görünüyor.
Son konuşmasında başbakanımız şöyle dedi:
“Ramazan ayına hürmeten sabrediyoruz!”
Öyle anlaşılıyor ki Irak’a girmekten başka çare kalmamış. Hatta planlar yapılmış ve karar verilmiş, sadece uygun zaman bekleniyor.
PKK’yı etkisiz hâle getirmek ve Suriye’de katliamlar yürüten Esed ile onu destekleyen İran’ın arasına yani Kuzey Irak’a girmek artık an meselesi.
Müştak Baba’ya güvenerek rahatlıkla söyleyebiliyorum. Devletimizi yönetenler üzülmesinler. Başlangıç fırtınalı görünse bile bu müdahale öyle zorluklarla dolu değil. Kolaylıkla ve rahatça sonuçlandırılacak. Yaklaşık bir yıl sonra, gelecek Ramazan ayında artık PKK’nın ülkemizi rahatsız edebilmesinin önü ebediyen kapanacak.
Terör eylemlerine güvenerek efelenen birçok Kürt politikacı da makul bir anlayışa evrimleşecekler. Ayrıca bölgede giderek kargaşaya destek olan İran da dengelenmiş olacak.
Müştak Baba, divanındaki şiirleri aracılığıyla bize öyle müjdeler veriyor ki şaşırmamak elde değil. Bu yepyeni bir dönem olacak ama çok dikkatli olup durmamız gereken yeri bilmeliyiz. Eğer duramaz, daha ileri gidersek, uyarılar var. Korkunç bir kırılma ile uyarılıyoruz.
Kuzey Irak’ın Türkiye’mize katılmak istemesi ve başkentin Ankara’dan alınıp İstanbul’a getirilmesi, önümüzdeki senenin favori gelişmeleri olacak. Başkent maddesinin değiştirilmesinin İran’ın tehditkâr politikaları sayesinde sağlam bir gerekçeye kavuşturularak gerçekleştirilebileceğini sanıyorum. Ordumuz Irak’a girdiğinde bütün TV’lerde bu gerekçenin konuşulduğunu ve savunulduğunu izleyecek, çok şaşıracaksınız. Sanıyorum fazla itiraz olmadan bu iş kolaylıkla halledilebilecek.
Kuzey Irak’ın, yani Misak-ı Millinin ülkemize eklenmesi ise yeni anayasanın buna izin veren maddeler içermesiyle bire bir bağlantılı olacağı için 2016 senesine sarkması, anlaşılabilir bir şey olarak görünüyor.
Bütün bunlar şimdilik iyi şeyler gibi duruyor ama hem Müştak Baba hem de diğer kaynaklar, eğer Ortadoğu’daki maceramızı uzatırsak duramayacağımızı söyleyerek bizi endişeli bir dille uyarıyorlar.
“Dikkat edin!” Mümkünse kapı henüz kapalıyken, olaylar ne kadar tahrik edici görünse bile “Kapıdan uzak durun!” diyorlar.
Çünkü yol giderek daralıyor. 2030’da ise korkunç bir uçurum görünüyor.
Henüz kapalı olan kapı neresi mi?
Tabii ki Babil…
“Tanrıların kapısı” Babil…
Yani Irak!
Ramazandan sonraysa açıldı açılacak…
Başbakanımız AKP’nin kuruluşunun onuncu yıl dönümünde “bıçak kemiğe dayandı” demekle inşallah kapının açılmasını kastetmemiştir. Ve ben hayalperest birisi olarak yaşamaya devam ederim… Yeter ki kapı açılmasın…
serhat bey, sizin kitaplarınızı heyecanla hayretle şaşkınlıkla hatta üzülerek okudum umarım bizler için çok güzel şeyler olur eğer olacaksa bile inşaallah hızır a.s gelir ve bizler için müslümanlar için en iyisine çeviri
serhat bey birde 2023 adlı kitabınız ne zaman çıkacak? aynı zamanda şunu sormak istiyorum başbakan bunları biliyor mu? sizi hiç tehdit edenler oldu mu merak ediyorum cevaplayabilirseniz sevinirim,çünkü siz araştırmalarınızı kuran ayetlerinede dayandırmışsınız bildigimiz gibi kuranda herşey eksiksiz yazılmıştır
Ak partinin bunları bilmeden yapması ve başarılı olması mümkün değil.İlmi ledun sahibi bir zattan yardım almaktadır diye düşünüyorum hatta bu zatın hz.Mehdi olduğundanda eminim.
Hz.Mehdi gelmiş olsa senin dediğin adamları çarpar.
Zaten gelmiş olsa senelerdir belediye çalışması adı altında Çemberlitaş’ın göbeğinde gömü aramazlardı.
çarpmaz ama beddua edebilir.Şu andada bu oldu herhalde onun sözünden çıktıklarında başları belaya giriyor.sağlık sorunları yaşamaları vesaire.
Serhat Ahmet Tan’ın 2023 isimli kitabı 9 Eylül’de çıkıyor. Tüm seçkin kitapevlerinden temin edilebilir.
Serhat Bey, Bu konuyu ben aylarca takip ettim daha yaşım küçük olduğu için kimse dinlemedi. 17 yaşındayım ama neyin ne olacağını divânlardan ve şi’rlerden görebiliyorum. Arapçam var, sizinle mutlaka konuşmak istiyorum ve kesinlikle sizinde benimle konuşmanız gerektiğine inanıyorum. Yoğun bir insansınız biliyorum. Ayrıca söylediklerinizi ve Müştâk Baba hakkında konuştuklarınızı elimden geldiğince yayıyorum. Ben bu kehânetlere inananlardan birisiyim amma vü lakin tecrübeli biriyle konuşmadıktan sonra ve bunları insanlara yaymak için büyük bir çaba sarf etmedikten sonra yaptığınız emeklerin hepsi boşa gidecektir. Bana ulaşmanız dileğiyle…
güzel düşünceler sadece hayallerimizi süslüyor
ufolar uzaylılar,başlangıçtan itibaren bunlardan bahsetmişsin ben amerikanın aya gittiğine inanmıyorum uzaya çıkan birileri yokki ne atarlarsa yuttururlar.Sakın birileri yeni bir icad bulupta bize uzaylı diye yutturmasınlar,ufolar falan bu durumda mehdiyi kim oynıycak dünyayı kim kurtarıcak piramidleride onlar yaptı dimi hey yavrum hey kaos
Armagedon.