Yazar: 16:44 Manşet Haberler, Röportaj • 2 Yorum

Yazar Şebnem Pişkin ile Röportaj

Bir Damladan Okyanusa, Celaleddin, Efsun, İsrafil’in Aynası, Sevgili Abdülhamit Han, Kırklar Diyarı ve Tuğra gibi kitapların yazarı Şebnem Pişkin, kitaplarında fizik, metafizik ve tasavvuf gibi konuları bir arada, uyum içinde işliyor. Bazen heyecan ve aksiyon dolu bir roman, bazen de kişisel gelişim tarzında yazdığı kitaplarında okuyucusunu tarihin farklı çağlarında veya ruhun derinliklerinde yolculuklara çıkartıyor.  Son dönemlerin başarılı kadın yazarlarından olan Pişkin, Anahtar.tv’ye röportaj vererek kendisi hakkında merak edilen soruları yanıtladı:

Tüm kitaplarınızda zaman kavramına, alışılmışın dışında bir anlayışla yaklaşıyorsunuz ve oluşturduğunuz kurguların temeline ‘zaman’ kavramını oturtuyorsunuz. “Zaman” sizin için ne demek? Nasıl tanımlıyorsunuz zamanı?

 

Zaman koca bir yanılsama aslında… Tüm yaşam gibi. Hele ki “Senin Rabbin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin gün gibidir (HAC SURESİ / 47)” ayeti üzerine biraz kafa yorduğunuzda görüyorsunuz ki zaman gerçekten göreceli bir kavram. Zamanın sırları çözülebilirse yaşamın anlamı, sistemin işleyişi ve insanın varoluş amacı da bir bir ortaya çıkacaktır diye düşünüyorum. Bu sebeple ben de zaman konusunu yazılarımın çıkış noktası olarak kullanıyorum. 

 

Zamanla ilgili ilmi gerçekleri dayanak alarak kurguladığınız tarihsel romanlar var. Mesela Tuğra. Burada roman kahramanı olan karakter günümüzden geçmişe, Osmanlı zamanına gidiyor ve olaylar orada geçiyor. Diğer bir tarihsel romanınız da sevgili Abdülhamit Han… Bunlara bakınca sizin sadece kurgusal hikâyeler anlatmadığınızı; aynı zamanda tarihe ilişkin önemli bilgiler verdiğinizi görüyoruz. Bunu başarabilmek için tarih üzerine çalışmalar mı yapıyorsunuz? Nasıl beceriyorsunuz bunu?

 

Tarih araştırmaları yapmaktan keyif aldığımı söyleyebilirim. Bilhassa zaman konusuna takıntılıysanız şayet tarih de ilgi alanlarınızın başında geliyor. Çünkü biliyorum ki geçmiş zaman aslında geçip gitmiş değil. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi her şey aslında tek bir AN’dan ibaret. 

 

Efsun isimli kitabınız; yeryüzünde iyiler ve kötülerin savaşı,  gizli ilimler, ebced ve metafizik gibi dikkat çekici konuları kurgusal bir hikâye içinde işliyor. Romanın kahramanı Sinan, yaşadığı macerada, metafizik unsurların, dış dünya dediğimiz fiziksel ortamda nasıl da önemli bir yer aldığını görüyor. Ancak kendilerini gizleyen bu unsurlara dair sırlar, gerçeğin peşindeki Sinan’a ifşa olmaya başlıyor. Sizce, kitapta konu ettiğini metafizik unsurlar ve iyiler ile kötüler arasındaki savaş, bizim yaşadığımız bu “gerçek” dünyada da mevcut mu? Bizler de bunlara ilişkin sırlara vakıf olabilir miyiz?

 

Sıradan insanlar dünya üzerindeki savaşın topla ve tüfekle gerçekleştiğini düşünedursunlar görünenin ardındaki görünmeyenle ilgilenenler asıl savaşın metafizik boyutunda gerçekleştiğini farkında. Ve her kim merak eder ve soru sorarsa muhakkak hakikatle ilgili sırlar ona ifşa olacaktır.  

 

Bir Damladan Okyanusa isimli kitabınızda, maddesel dünyanın insanın etrafına sınırlar çizdiğine ve eşyanın ötesindeki âlemin idrak edilmesinin önemine vurgu yapıyorsunuz. Madde sizce zihnimizde üretilen bir hayalden mi ibarettir?

 

Madde için hayal demek doğru olmaz. Çünkü bu bizim gerçekliğimiz, bunu yadsıyamayız. Biz üç boyutlu bir evrende, madde bedeni içinde, mana hakikatiyle birlikte yaratılmışız. Bu durumda ne madde yanımızı inkar edebiliriz, ne de mana yanımızı. Ama hakikat nedir diye merak ediyorsak bu takdirde maddenin hakikat olmadığını da bir şekilde farkında olmalıyız. Aksi takdirde büyük bir yanılgı içine düşeriz. 

 

Son dönemlerde Mevlana ve Şems’in hikâyesi üzerinden aşk kavramını anlatan kitaplar çokça yayınlanmaya başladı. Siz Celaleddin isimli kitabınızı yazarken, bu kitabın popüler kültürün bir ürünü olarak algılanabileceğine dair bir kaygı duydunuz mu? Popüler kültüre karşı mesafeli durmaya çalışan bir yazar olarak, eserinizin diğer Mevlana konulu kitaplardan farkını nasıl tanımlıyorsunuz?

 

Evet, böyle bir algı oluşacağını biliyordum. Ama kaygı duymadım. Çünkü kalemimi yönlendiren etken hiç bir zaman popüler kültür olmadı. Ben sadece Mevlana hakkında yazmak istedim ve yazdım. Bu konu günümüzde çok popüler olmasaydı bile yine yazardım. Celaleddin bu konuda yazılmış diğer kitaplardan belki de çok farklı değil. Ama Şebnem Pişkin çizgisinden hoşlanan okuyucular için güzel bir tat olduğunu düşünüyorum.    

 

Tasavvufa ve metafizik konulara ilginiz ne zaman ve nasıl başladı?

 

Her insan İslam fıtratı üzerine doğarmış. Bence her insan bu konulara yaratılıştan meyillidir. Ancak hayata dair sorular sormaktan korkmayan insanlar bu konulara daha ilgiliymiş gibi görünür. Ben de kendimi bildim bileli bu konulara ilgim ve merakım vardı. Üniversite döneminde yaptığım derin okumalar ve araştırmalarla ilgim oranında bilgim de arttı. 

 

Yeni projeleriniz var mı?

 

Kitap fuarında okuyucularıyla buluşacak olan bir hikaye kitabı ve bir de çocuk kitabı projem var. Buna ilaveten önümüzdeki yıl için yazımına devam ettiğim bir roman çalışmam var. Düşünmeye devam ettikçe yeni sorular üretiyorum, yeni sorular da beraberinde yazılacak yeni kitaplar getiriyor. 

 

(Visited 461 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica