Akdeniz’in ortasında sabit bir uçak gemisi…
Egemen global güçlerin, geleceğe dondurup beklettikleri şirin ada…
Güney sularındaki hazine, planları bozacak gibi duruyor…
Önce İsrail çıkardı kendi bölgesindeki doğalgazı. Şimdi de Rumlar, eli kulağında, çıkarmak üzereler…
Rezervler çok zengin…
İşte asıl problem tam da bu noktada başladı…
Olayın bir ucunda Türkiye’deki paralel darbe girişimi bile olabilir. Erdoğan’ın istenmemesinin bir sebebi de Kıbrıs gazı olabilir…
İsrail, gazını çıkartınca, kendi sistemini oluşturup, gazı kendi ülkesine götürmek için yatırımlarını yaptı. Orada pek sorun yok…
Rumlar da bir dosya hazırladılar, ellerinde evraklarla Avrupa’nın yolunu tuttular. Ne de olsa tam üyelikleri var AB’ye.
Ama heyhat!
Elleri boş döndüler. Hazine olarak gördükleri doğal gaz, onların başına dert olmuştu…
Almanlar ve Fransızlar, evrakları incelediler ve şöyle dediler;
İyi güzel amma bu doğalgaz, bize altından pahalıya geliyor. Göz göre göre, karşılığı olmayan ve geri ödenebilmesi imkansız olan yatırım sermayesini size borç olarak niye verelim ki?
Almanya, evrak çantasını Rumların koltuğunun altına sıkıştırarak onları gerisin geriye gönderdi…
Rumlar tavlada yenilmiş olan kişinin ezikliği psikolojisiyle, koltuklarının altındaki projeyle ortada kalıverdiler…
İlk şaşkınlıklarını atlatınca toparlanıp hemen İsrail’e gittiler. Dediler ki;
Gazımızı size verelim siz satın. Hem para da kazanırsınız bu işten…
İsrailliler teklifi alınca, şöyle bir etraflarına baktılar. Gördükleri şey onlara pek umut vermeyince, kendi kendilerine dediler ki;
Burada bu gazı bizden kimse almaz. Her tarafımız çevrilmiş. Hem alsalar da ödemezler. Zengin olanlarınsa zaten gaza ihtiyaçları yok. Toprağı kazsan petrol fışkırıyor. Dönüp Rumlara dediler;
Bizim gazımız bize yeter. Siz kendi başınızın çaresine bakın…
Rumlar iyice afalladılar. Dünyanın gazı, ellerinde patlamıştı. İçlerinden bir akıllı şöyle dedi;
Bu işin olmayacağı, baştan belliydi zaten. Biz gazımızı, dibimizdeki, yanı başımızdaki Türkiye varken, görmezlikten gelerek taaa Avrupa’ya, imkansız, satamayız…
İçlerinden bazıları da bu akılıyı destekleyerek;
“Evet, evet! Zaten Almanlar da ‘gazı Türkiye’ye satabilirseniz satın, yoksa bu iş olmaz’ demedi mi?” diyerek devam etti. Öbürleriyse tartışmaya katılarak;
“Haklısın kardeşim” dediler. “Gazı al, Güney Kıbrıs’ta milyar Euro’ya kuracağın tesislerde yoğunlaştırıp likit gaz haline getir. Sonra gemilerle Avrupa’ya götür. Oradaki, yine milyarlarca Euro’luk tesislerde tekrar seyrelt, doğalgaz haline getir. İşlem üstüne işlem, masraf üstüne masraf. Boşuna bir sürü yatırım. Adamlar haklı, altının değerini geçer bu gidişle doğalgazın fiyatı. Bu iş Türkiye’siz olmaz!
Rumlar başladılar kara kara düşünmeye. Oraya koysalar olmuyor, buraya koysalar olmuyor. Türkiye engelini bir türlü aşamıyorlar. Sonra birisi geldi dışarıdan, kulaklarına bir şeyler söyledi, birden bire hepsinin gözleri parladı.
Ben diyeyim bu fısıldayan, İsrail’den gelmişti. Sen söyle bu fısıldayan Amerika’dan gelmişti. Önemli değil ama fısıltı onları heyecanlandırmıştı;
“Az sabredin” diyordu fısıltı. “Az bekleyin, Türkiye’de inanılmaz değişimler olacak. O zaman gazı rahat satarsınız Türkiye’ye”…
Gün geldi, devran döndü, takvimler 17 Aralık 2014’ü gösterdi. Bir paralelikler oldu Türkiye’de fakat aradan bir ay geçmeden, ortada paralel maralel kalmayınca, Rumlar beklemenin hiçbir işe yaramayacağını anlayıp hemen atağa kalkarak, koşa koşa, Türklere dediler ki;
Gelin, bir konuşalım. Belki barışırız. Ne dersiniz?
Bak sen, şimdiye kadar nerelerdeydin?
Paralel işlerin tutmayacağını anlayınca ne bu acele böyle?
Sana, kulağına eğilerek fısıldayıp “biraz sabret, biz Erdoğan’ı devireceğiz” demediler mi?
Seni uyanık seni!
Anladın devrilmeyeceğini, değil mi?
Devrilmemiş, anlamışsın. “Erken kalkayım, daha da güçlenmeden bir ay önce anlaşayım” diyorsun. Aklınca “daha az taviz vererek bu işi bitireyim” derdindesin…
Şimdi gel ağabeyinin güçlü kollarına sen…
Ağabeyin alır senin de gazını…
Bundan böyle gözün kulağın masmavi boğazda olsun. Yok öyle kendi başına oyun oynamak…
Takımı Türkiye kuracak bundan böyle…
Henüz ortada oynayamazsın sen…
Önce bir kaleye geç, görelim endamını…
Sonra düşünürüz…
Tamam mı?
serhat bey, doğru yere temas etmişsiniz bu doğalgaz hadisesi ve rumların barışmak istemesi haberleri maalesef gündemimizde yok satılmış medyamız ülkenin düşmanları sabah akşam tayyip erdoğanı devirmek için haber yazıyor ve ülkenin geleceğine etki edecek hadiseleri yazmıyorlar! çünkü ülke batmış umurlarında değil tek dertleri kendilerine çomağı sokan uzun adamı indirmek! ben takım tutar gibi başbakanı tutmazdım ama son zamanlarda olan şeyler özellikle bana anlatılan bir bilgiden dolayı erdoğanı destekliyorum 2 sene öncesi kadar bir arkadaş yani benden büyük 🙂 bir gün bana şunu anlatmıştı 1994 yıllarında refah partisinde çalışırken toplantılar yaparken bir tane hocaları (hoca dediğim 2-3 sefer ders vermiş sonrası yok) vardı ismini söyledi ama buraya yazmayayım öyle meşhur tanınan bir adam değil kendi halinde bir adam şimdi nerede yaşıyormu bilen yok tayyip erdoğan daha belediye başkanı olmadan önce şunları söylemiş;
bu adam geleceğin başbakanı olacak ülkeyi değiştirecek başlangıçta yahudiden(abd) taraf gözükecek daha sonraları islama yönelecek dediğinde hepsi gülmüş ve inanmamışlar bu adamı ciddiye almamışlardır.
bunu ilk duyduğumda beklemekten başka yol yoktu çünkü o zamanlar anlatsam kimse inanmazdı gerçi kimseye inandırma gibi bir niyetim yok! ama gidişat onu gösteriyor bakalım ne olacak bu işin sonu
helal olsun, sana; helal olsun ustama sevgiler.
Sayın Ahmet Tan,kitaplarınızı ve cine5 teki programlarınızı takip ediyorum,gerçekten çok iyi bir vizyonunuz var,başarılar dilerim.Hz.Nuh un gemisi hakkında bir sürü teoriler ve spekülasyonlar var,bir fikir de bende var,ne derece inanırsınız bilmiyorum.Gemi bugünkü Yunaistan ın kuzeyinde bulunan Olimpos(Semavatevi) dağının üzerinde bulunmaktadır.Oraya odaklanmanızı öneririm.Saygılar sunarım.