Yazar: 14:42 Köşe Yazıları, Manşet Haberler • 7 Yorum

Kur’an ve Göklerdeki Dabbeler

KUR’AN VE GÖKLERDEKİ DABBELER

 

Allah göklerin, yerin ve bunlardaki varlıkların yaratıcısı olduğuna göre, Kur’an-ı Kerim’de hem yeryüzünde yaşayan, hem de -varsa- göklerde yaşayan varlıklardan bahsedilmesini bekleyebiliriz. Nitekim öyledir de. Evet, Allah yeryüzünde yaşayan canlılardan, yani bizden bahsettiği gibi, göklerde yaşayan canlılardan da bahsetmektedir. Kur’an’da bu canlılar kimi zaman “dabbe” ismiyle anılır. Bazen de “men fis semavat” yani “göklerdeki kişiler” tamlamasıyla anılır.

 

“Göklerdeki kişilerin” varlığı ayetlerle sabit olduğu için, bu kişilerin varlığı İslam dünyasında hiç tartışma konusu olmamıştır fakat bu kişilerin kim olduğu tartışılmıştır. Bir de işin dabbeler boyutu vardır ki, uzayda canlılığın, dünyamızdan ibaret olduğunu düşünen bizler için oldukça garip ve dikkat çekicidir.

 

“Göklerde ve yerde olan dabbeler ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah’a secde ederler.” (Nahl, 49)

Yerdeki dabbeler yani insanlar ve hayvanlar, kafamızda hemen bir yere oturuyor. Peki göklerdeki dabbeler? “Bunlar kuştur” diyerek, anlamaya çalışmaktan kolayca vaz mı geçeceğiz yoksa bu gök dabbeleri hakkında, diğer ayetlerde neler söyleniyor diye incelemeye devam mı edeceğiz? 12. yüzyıl alimlerinden, dil bilimci mefessir Zemahşeri, bu ayette bahsedilen gök dabbbelerinin, göklerde bizim gibi adım atarak gezen canlılar olma ihtimalinden bahsederken, uzaylı canlılara mı dikkat çekiyordu? Öyleyse hem diğer ayetlere, hem de dabbe kelimesinin etimolojisine bakalım…

 

“Dabbe” kelimesi, “deb” kökünden gelir. Türkçedeki “debelenmek” fiilinin de köküdür aynı zamanda. “Debbe” dört ayak üstünde yürümek manasındadır. Bebeğin emeklemesine de “debbe” denir. “Dabbe” ise “debbe” fiilini gerçekleştirendir. Bir canlının dabbe olması için dört ayağı veya iki eliyle ile iki ayağı olması gerekir. Dört ayaklı hayvanların hepsi dabbe sınıfına girer. Fakat İnsan da dabbedir. Dört ayak üstünde yürümez ama iki eli ve iki ayağı vardır. Kanguru da dabbedir, o da iki ayak üstünde yürür ama ayrıca iki eli vardır. Kuşların ise sadece iki ayağı ve kanatları vardır ve bu yüzden “tayr” yani uçan varlık kategorisine girerler. Bazı müfessirler, göklerdeki dabbeler hakkındaki ayetlerden hareketle, bütün canlıların, dolayısıyla kuşların da “dabbe” sınıfına dahil olabileceğini söylemiştir. Acaba öyle olabilir mi? İncelemeye devam edelim.

 

“Gökleri, yeri ve bunlarda, dabbeden yaydıklarını/türettiklerini yaratması, O’nun ayetlerindendir.” (Şura, 29)

Allah, bu ayette bize gökleri ve yeri yarattığını söyledikten sonra, bunların içinde debbeler yaydığını da bildiriyor. Bu ayetin Türkçe meallerinin tamamına yakınında “dabbe” kelimesi “canlı” diye tercüme edilmiştir. O yüzden meallerin çoğunda bu detay gözden kaçmaktadır. Bu ayetle ilgili olarak, Prof. Celal Yeniçeri, “Varlık ve Uzay Ayetleri Tefsiri” isimli kitabında, bazı müfessirlerin, melekleri de gök dabbeleri kategorisine dâhil ettiğini aktardıktan sonra, “meleklerin diğer canlılar gibi türeyip yayılmadığına” dikkat çeker ve göklerde yaşayan dabbelerin maahiyetini sorgular.

 

Aktardığımız Şura suresi 29. ayetin tefsiri ile ilgili olarak, Zemahşeri, Râzi, Neysâburi ve hatta Osmanlı’nın meşhur müfessiri Ebu Suud Efendi bile göklerde insan veya hayvan gibi gezip yürüyen canlıların olabileceği ihtimalinden bahseder.

 

Bu noktada Yusuf suresinin 105. ayeti akla gelir:

 

“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, onlar bu delillere aldırış etmeden üstlerinden geçerler.” (Yusuf, 105)

Bu da çok dikkat çekici bir ayettir. Yine Türkçe meallere bakınca, “üstlerinden geçerler” ifadesinin, “yakınından geçerler” şeklinde tercüme edildiğini görürüz. Halbuki ayette açıkça “ala” yani “üstünden” kelimesinin geçmesine rağmen, çoğu mealde “yakınından” şekilde tercüme yapılmıştır. Gökteki bir şeyin üzerine basma fikri bize garip geldiği için olsa gerek, böyle bir tevile gidilmiştir. Fakat o zaman da meal okunurken, bu gibi bariz olan detay bilgiler gözden kaçmaktadır.

 

Buraya kadar incelediğimiz “dabbe” kelimesinin, Kur’an-ı Kerim’de, Nur suresinin 45. ayetinde tanımı yapılmaktadır ve bizim için asıl referans bu ayet olmalıdır.

 

“Allah her dabbeyi sudan yarattı. İşte onlardan kimisi karnı üstünde yürür, onlardan kimisi iki ayak üzerinde yürür, onlardan kimisi dört (ayak) üzerinde yürür. Allah ne dilerse yaratır. Allah’ın her şeyi yaratmaya gücü yeter.” (Nur, 45)

Allah, çeşitli ayetlerinde insanları su, toprak, nutfe, alak, gibi çeşitli şeylerden yarattığını söyler. Bu ayette ise suya dikkat çekiyor. Bütün dabbeleri sudan yarattığını söylüyor. Burada dikkatimiz çeken ifade “külli dabbetin” yani “bütün dabbeler”dir. Ardından dabbelerin ne çeşit yaratıklar olduğunu açıklıyor ve üç kategori çiziyor. Birincisi “karnı üstünde yürüyen” dabbeler ki timsah, kertenkele gibi sürüngen canlılar aklımıza geliyor. Belki burada yılanlar, ayakları olmadığı halde, karınları üzerinde süründükleri için bir istisna olarak bu kapsama dâhil edilmiş olabilir (doğrusunu Allah bilir). Sonra ikinci kategori olarak iki ayak üzerinde yürüyen dabbelerden ve en son olarak da dört ayak üzerinde yürüyen dabbelerden bahsediyor. Ayette “kimisi” derken kişi zamiri kullanılması da ilginçtir. Dikkatimizi çeken bir husus da bütün dabbelerin yürüyen canlılar olarak tanımlanması. Eğer kuşlar da dabbe sınıflarına dâhil edilmişse, o halde “bütün dabbelerden” bahsedildiğine göre, ayette “bazısı da havada uçar” tarzında bir ifade ile neden karşılaşmıyoruz? Ayrıca balıklara dair de bir sınıflandırma bu ayette yapılmamış, yani ayette “bazısı da suda yüzer” diyebilirdi ama demiyor. Bu durumda, ayette kuşların dabbe kategorisine dâhil edilmediği fikri hasıl oluyor. Böyle bir çıkarımdan doğacak sonuç, göklerdeki dabbeler eğer kuş değilse, diğer gezegenlerde yaşayan insan ve/veya hayvan türünde canlılar olduğudur. Ayetin sonundaki “Allah ne dilerse yaratır. Allah’ın her şeyi yaratmaya gücü yeter.” ifadesi de zaten Allah’ın yaratma gücünün sınırsızlığına dikkat çekmektedir.

 

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de “men fis semavat” ifadesiyle, göklerdeki akıllı varlıklardan bahsedildiğinden, yazının başında bahsetmiştik. Çünkü Arapçada “men” kişi zamiridir, sadece akıllı canlılar için kullanılır. Buna, aşağıdaki ayeti örnek olarak verebiliriz.

 

“Göklerde ve yerde kimler varsa, hepsi O’na aittir. O’nun yanında bulunanlar ise O’na ibadetten, büyüklük taslayıp geri durmazlar ve yorulmazlar da.” (Enbiya, 19)

Bu ayette, O’nun yani Allah’ın yanında bulunanların melekler olduğu, kolayca anlaşılıyor. Peki öyleyse, göklerde bulunan diğerleri kimdir? Bu da cevap veremediğimiz sorulardan biridir. Çok dikkat çekici bir diğer ayet ise şöyledir:

 

“Göklerde ve yerde kimler varsa, onlar da gölgeleri de sabah akşam, ister istemez Allah’a secde ederler.” (Rad, 15)

Gökteki bu kişilerin gölgeleri olduğuna göre, bizim gibi cismani bedenleri de olduğunu, yani ruhani veya enerji bedenli varlıklar olmadığını anlıyoruz. Öyleyse uzayda bizim gibi beden sahibi canlıların varlığı için bu ayet de bir delil sayılabilir.

 

Peki uzayda yaşayan canlılar arasında bizden daha ileri medeniyetler olabilir mi?

 

İsra suresinin 70. ayetinde “Biz Adem oğullarını, yarattıklarımızın bir çoğundan üstün kıldık” şeklinde bir ifade geçer. Bu ifadeden de yaratılmışlar arasında en üstün varlığın biz olmadığını anlarız. Dünyadaki hayvanlardan üstün olduğumuza göre, bizden üstün yaratıklar uzayda olabilir.

 

Peki bunlar, melekler olabilir mi? Eğer öyle olsaydı, muhtemelen hem İblis’e hem de bütün meleklere, insana secde etmeleri emrolunmazdı. Peki cinler bizden üstün olabilir mi? Onlar da olamaz çünkü, Hz. Adem yeryüzüne halife olarak gönderildiğinde, yeryüzünde cinler vardı. Biz onlardan üstün olarak buraya geldik. Hatta Kur’an onların, Hz. Süleyman’ın emrine verildiğinden bahseder. Öyleyse Adem oğullarından üstün olan bu yaratıklar kimlerdir? Dünyada böyle birileri olmadığına göre bunlar uzayda olmalıdırlar.

 

Uzaylı ırkların arasında bazıları bizden daha üstün yaratılışa sahip insan ırkları olabilir.

 

Yâsin suresinin 81. ayeti uzayda hayat barındırması muhtemel gezegenler hakkında bize fikir verir…

 

“Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet, O, yaratan ve bilendir.” (Yâsin, 81)

 

Hamza Yardımcıoğlu

15.07.2015

 

 

(Visited 895 times, 1 visits today)
Kapat
Yandex.Metrica